29 Aralık 2019 Pazar

Kahve Zamanı - Sarkaç Cafe




Saat, Zaman, Kişi

Saat çalar, zaman yürür,
Ben susarım, otururum;
Saat çalar, zaman yürür.

Geçen günler, aylar, yıllar

Ve yüzyıllar, ben dururum;
Geçer günler, aylar, yıllar…
Zaman kesin; bağışlamaz!
Bulur beni; ben ölürüm.
Zaman kesin; bağışlamaz.
Sarkaç gelir, sarkaç gider;
Yok m’olurum, var m’olurum?
Sarkaç gelir, sarkaç gider.
Tutsak, tutsak, tutsak, tutsak…
Her şey tutsak ve de ölüm;
Ve de ölüm, her şey tutsak.
Günler tutsak gecelere,
Ben de sana ey bir ömrüm,
Ben de sana ve boş yere.

                                                                         Ahmet Muhip Dranas


*********

Meşrutiyet Caddesi'ni kesen sokaklardan birinde bu kedili kafe.
Gelip ayaklarınıza başını yaslayan patili tüy yumaklarının fotoğrafını çekemedim bir türlü.
Alp'in sevdiği yerlerden biri Sarkaç. Gece birlikte Kızılay yürüyüşleri yapmayı seviyoruz ve geç vakit üşümüşken hem bedenimizi, hem kalbimizi burada ısıtyoruz bazen.








26 Aralık 2019 Perşembe

Beypazarı'nda İlginç Bir Müze- Hamam Müzesi




Bu özel müzede evrensel ve toplumsal hafızada yer etmiş Türk hamam kültürü bir bütün olarak korunmaya ve gelecek nesillere aktarılmaya çalışılmış.
Özel çünkü dünyada sadece üç tane hamam müzesi var.
Ben daha önce bir belgeselde izlemiş ve varlığından böylece haberdar olmuştum.
Gezmeyi çok istediğim bir müze idi.


Türk hamam ve temizlik kültürünü konu alan müze gerek ele aldığı konu, gerekse kullandığı müzecilik teknikleri açısından Türkiye’nin ilk ve tek müzesi. 


Müze, hamamların mimari özelliklerini, yıkanırken kullanılan eşyaları sergilemenin yanı sıra törensel hayat içinde hamamların yerini anlatan “kına (gelin) hamamı” sergisi, “hamam anası, hamam babası” ve “külhanbeyi” canlandırmaları ile Türk hamam kültürünü yorumluyor. 





Damat traşı malzemeleri de bir bölümde sergileniyor




Müze, yani hamam iki katlı. İkinci kat balkonlardan oluşuyor.


Burada da yöresel giysiler camekanlar içinde yer almış.


Üst Balkonlardan bakınca küçük havuzlu giriş böyle görünüyor.

Müze ziyaretçilerine rehberlik hizmeti de veriyor.
Küçük bir müze olduğundan yarım saatte gezip bitirebiliyorsunuz.
Beypazarı'nda üç müze var. Bizim gezimiz sırasında üçünü de gezdik.
Hatta bu soğuk günde aracımızın kalkış vaktine kadar sıcacık birer salep bile içebildik.


Başka müzelerde buluşmak üzere, sevgimle.



24 Aralık 2019 Salı

Kışta Kıyamette Beypazarı ve Yaşayan Müze


Aralık ayı başında arkadaşlarla çok önceden planladığımız Beypazarı gezimiz vardı. Ben daha önce çok kez gittiğimden, bu ayda soğunu da iyi bildiğimden lahana gibi kat kat giyindim. Arkadaşlarımı da tembihledim ama havada kar taneleri, aracın kapılarında parmak parmak açıklıklar olunca üşüye üşüye aldık yolu.


Güldüğümüze bakmayın, içimiz titredi resmen.


Yolda kar, kasabada yağmur vardı.
Ne çok olmuş Meva'ların Konağına gitmeyeli. Gözlemelerinin, çayının tadı hiç değişmemiş. Yine sokakları tereyağ ve tarçın kokuyordu. 



Ben müzeleri gezerken fotoğraf çekmeyi unutuyorum.Bu bir kaç kare de  arkadaşlarımın çekip paylaştıkları. Bu raflar Yaşayan Müze'nin mutfağından. 

Kültür portalında müze için;

"Türkiye’nin ilk uygulamalı kültür müzesi olan Beypazarı Yaşayan Müze eğitimci ve kültür bilimci Dr. Sema Demir tarafından kurulmuştur. 20'nci yüzyılının hemen başlarında inşa edilmiş tipik bir Osmanlı Dönemi Türk evinde hizmet veren Yaşayan Müze aynı zamanda küçük boyutlarda da olsa açık hava müzelerinin Türkiye’deki ilk örneğidir. Bilindiği üzere, açık hava müzelerinin kullandığı sergileme tekniği, bağlamı kurgulamaya yöneliktir. Çeşitli canlandırma teknikleri ve etkileşimli sergileme yöntemlerini kullanan Yaşayan Müze de bu geleneğin Türkiye’deki temsilcisi durumundadır.
Kurulduğu günden bu yana “Geç Osmanlı Döneminde İlan-ı Aşklar, Gelin Kınan Kutlu Olsun, Masal Masal İçinde, Masal Yaşayan Müze İçinde, Milli Mücadelenin Kadın Kahramanları, Mitolojiden Tarihe Tufan ve Aşure” olmak üzere 15’ten fazla sergi ve etkinlik düzenleyen Yaşayan Müze'de çalışmaların içine ziyaretçi alınmaktadır. Yaşayan Müze geçmişimizin zengin ve köklü kültürünü ziyaretçilere göstermesinin ötesinde ziyaretçilerine bu kültürü uygulama ve yaşatma olanağı vermektedir. Burada etkinliklerin merkezinde yer alan ziyaretçiler kültürü etkin bir şekilde öğrenirler " Diyor.







Müzenin girişinde küçücük bir de oyuncak müzesi var. Ben de yerdeki tel arabaya bakarken Bahar'ım yakalamış yüzümdeki sevinci.






Çatı katında yerel dokumaların geleneksel tezgahı var.
Rehberimizin dediğine göre zaman zaman dokuma kursları da burada düzenleniyormuş.
Yolunuz düşerse gezip görün.
İster ıhlamur ağacı kalıpları ile kumaşlara baskı yapın, ister kurşun döktürün, ister ebru teknesinin başına geçin. Bu müze interaktif dedim ya :)

21 Aralık 2019 Cumartesi

Okuduklarımla 2019


Bu yılın tarafımdan en güzel yazar keşfi "Panait Istrati"

Okuduğum dört kitabında da incecik satırları siyah-beyaz bir film izler gibi zevkle içtim.
Yıllardan beri duruyorlardı kütüphanemde. Bir yolculuk sırasında sadece taşıması kolay diye almıştım yanıma. Genellikle önceden okuyacağım kitapların yorumlarına şöyle bir bakarım. Bu defa Panait ustanın kitapları sürpriz yumurta gibiydi benim için. Sade ve yalın anlatım dilini, detaylara önem verirken okuyucuyu boğmayan betimlemelerini ve galiba insanı olduğu gibi ele alışını çok sevdim. Okuyacağım kitaplar son zamanlardaki koşuşmalarım yüzünden evde küçük bir Pisa Kulesi olsalar da bitir bitmez yine Panait Istrati okumak istiyorum.







*********



Kitaplar tıpkı müzik kutuları gibi.
Sadece kapağını açanlara kendi şarkısını çalan bir müzik kutusu.
Nasıl ki şarkılar, her dinleyene başka başka şeyler hatırlatır... Onun gibi kitaplar da.
Bu kitabın kapağını açtığınızda merhum Mustafa Sürücü'nün hayat şarkısını dinlemeye başlıyorsunuz. O şarkı ki, bazen Bozlak, bazen uzun hava, bazen gönül titreten Azeri ezgileri taşıyor.
Bir dönemi, Anadolu'yu ve çileli ama yine de neşeli halkını kalbinize nakşediyor.
Bazen Eskişehir'in, bazen Kars'ın, bazen de Bodrum'un köylerine yolculuğa çıkarıyor.

**************



Sonra bir yıldızın bilinir / bilinmez hayatını okudum.
Kadın biyografilerini zaten severim ama bu kitapta bazı detaylar var ki, o kocaman gözlü, güzel gülüşlü İtalyan kadını ile bağdaştırmakta zorlandım. Kolay olmadığını düşündüğüm hayatın içinde gerçekten çok güzellerdi.


*********

Okuduğum dönem mi kötüydü, kitapta mı bir şey vardı bilmiyorum.
Başlayıp bitirmek için kendimi çok zorladığım bir kitaptı "flanöz"



********

Çok sevdim. Çok!
Daha önce de Oya Baydar okumuştum ama bu kitap kalbimde bir yere incecik dokundu.
Alyoşa mı, hasret mi, o kocaman yanılgı mı.... bilemedim.


********

Küçük Ev de geçirdiğim sürede komşular arası elden ele dolaşan kitaplardı Ayşe Kulin kitapları.



*******

Bu kitap için bir şey diyemeyeceğim.
Demek bir iz bırakmamış.


*******

İşte bu kitap ve bir sonraki gerçekten çok, çok güzeldi.
Okurken gözyaşlarımın ıslattığı sayfalar oldu.
Gerçek yaşamlar. Küçücük bedenlerde, kocaman yürek ve azim.
Özellikle öğretmen arkadaşlarımın mutlaka okumasını tavsiye ettiğim kitaplardan.




Sıdıka Avar'ı okumadan hiç kimse bu memleket için bir şey yaptım demesin.
Çünkü neler, neler yapanlar var bakın.

*********

Ayşe Övür benim için yeni bir yazar ama sevdim.
Kitabın konusu güzel, dili de sıkmıyor.
Eh, İstanbul da hem de Beyoğlu'nda bir apartman olunca merak ederim tabii ben :)


********

Barış Bıçakçı tamam güzel yazıyor ama ruhumu yoruyor benim.
Yine de kitap altı çizilesi cümlelerle dolu.
Hele de şiir seviyorsanız.

İşte bir tanesi;
"İki ayrı dünya var. Birinde biz yaşıyoruz, diğerinde şairler"



*******

Bu kitabı niye okudum bilmiyorum.
Büyük ihtimalle adının içinde yumak olduğu içindir :)

Bildiğimiz şeyler... Hobinizin olması iyidir, sosyalleşin, iyi kalpli ve umutlu olun vs...


********

Agafya ise bir takas sonucu bana gelen kitaplardan biri.
Başlarda gayet iyi idi. İşgal yıllarında İstanbul, Beyaz Ruslar falan ama yazar okunsun ya da satsın diye içine fazla erotizm katmış gibi geldi bana.
Ya da beni Barbara Cartland paklar!


*******

Bu kitap Milli Kütüphane de görme engelliler için seslendirdiğim kitaplardan.
Ne yalan söyleyim öncesinde burun kıvırmış, ben bile yazarım bunlardan demiştim.
Yok canım, hiç de öyle değilmiş!
Mutlu olmanın yolları varmış ve bunlar deneysel araştırmalarla  ispatlanmış.
Bilmem, ben Sonja'nın yalancısıyım :)



**********
Sanırım atladığım iki üç kitap daha var.
Yine de uzun uzun okuma listelerim ve bunları gerçekleştirebildiğim yıllar yok.
2019 da ortalama her ay iki kitap okumuşum.
İyi etmişim :)

Siz neler okudunuz? Ya da şöyle sorayım;
2019 da istediğiniz kadar kitap okuyabildiniz mi?
Okuyamadığınız zamanlarda benim gibi kendinizi suçlu, eksik, tembel hissettiniz mi?
Bunların cevabı sizde saklı. Ben şimdi biraz daha okuyayım.
Tekrar sınıfın çalışkanı olup ön sıralara oturayım :)
Hadi o zaman, safları sıklaştıralım !



Kahve Zamanı - Bizim Mutfak





Kahve keyfinde bir hafta sonu dileğimle.

12 Aralık 2019 Perşembe

Taş Oda Konağı







"Taş Oda Konağı 17. yy'dan kalma Osmanlı sivil mimarisinin ve Türk-İslam eserlerinin örneklerinden biridir. Bina iki katlıdır. Birinci kat taş, ikinci kat ise kerpiç ve ahşap yapı malzemesi kullanılarak inşa edilmiştir. Birinci kata çıkışı sağlayan merdiven sahanlığının alt bölümünde bulunan çeşme kesme taş bloklar kullanılarak yapılmıştır. Evin zemin katında sivri kemerli ahırın yanında iki büyük, bir de küçük oda vardır. İkinci kattaki dikdörtgen biçimli sofanın güney ve batı cephesi boyunca odalar sıralanır. Sofanın kuzey kısmında baş oda yer almaktadır. Ahşap yüklük, dolap, davlumbaz, tavan ve pencere pervazlarının kalem işi altın-gümüş varak kaplı süslemeleri yapının en göz alıcı bölümleridir. "

Diye yazıyor burada.



Peki, bu merdivenleri koşarak inen çıkan neşeli, telaşlı, çıplak ayaklı çocukları. Baş odanın baş köşesinde gümüş zarflı fincanlarda kahvelerini yudumlayan misafirleri. Gelin odasında duvağı açılırken başı eğik, bakışları kilimin desenine  hapis gelini.... 
Tüm bunları sizin, benim hayal dünyam yazıyor.
Hiç biri birbirine benzemeyen sayısız dünya düşleme özgürlüğü sunuyor size bu tarihi yapılar.






























Taş Oda Konağı üzeri tozlu değerli bir mücevher gibi.

Bahçedeki masalardan birine oturdum.
Odalarına, sofalarına insanlar, hikayeler yerleştirdim ve çok sevdim.