24 Ocak 2019 Perşembe

Aziz Beyhan'cığım....



Aziz Beyhan'cığım

  Sana hitap ederken bile bu kitabın tesirinden kurtulamıyorum.
Öyle ki,senelerden beri hafızamda yer etmiş olan" Romeo-Jüliet, Pol ve Virgini" gibi eserleri bir anda sıfıra indirerek hepsinin yerine kaim oldu.
  Kitabın incecik satırlarını bıkmadan içe içe okudum. Bilhassa Henriette'nin birinci mektubunu adeta ezberledim.
  Bilmeyerek bana tattırdığın bu zevki unutamayacağım.
                                                                                                         Sonsuz teşekkürler.

                                                                                                         Elazığ 20.Ekim.955




Vadideki Zambak

Gün Basımevi
İstanbul - 1953


******************

Bana emanet hiç bir kitaba böyle bir not yazmadım. Dolmakalemle, bu denli zarif ama samimi.
Müteşekkir ama aynı zamanda dostluğun sıcaklığını barındıran satırlarım olmadı.

Kitap neredeyse yarım asırdır bizim evde. Gerçek sahibi uzak bir akrabamız; Sedat Abi.
Kastamonu lu bir damat olarak katıldığı aileye, istemeden çok acı anılar bırakmıştır.
Kitap onun bize hediyesi idi. Yaz tatili zamanında abisi ile henüz okuma yazma bilmeden her gün
çocuk kütüphanesine giden küçük kıza bir Balzac kitabı bırakacak kadar değişik biriydi.

Beyhan kim bilmiyorum.... Bildiğim bu kitabın yolculuğunun sadece bir kısmı.

1953 yılında İstanbul da basılıyor, 1954 de nerede yaşadığını bilmediğim Beyhan'ın kitabı oluyor.
1955 de Elazığ'a gidiyor ve üstteki satırların altına sadece imzasını atmış biri tarafından okunuyor.
Son sayfasına bu içten satırlar yazılıyor. Sonra Kastamonu da yaşayan Sedat Abi'nin evine geliyor. 

Sedat Abi annemin teyzesinin her daim çok şık ayakkabılar  giyen kızı rahmetli Gönül Abla ile evleniyor. TRT İstanbul Radyosu sınavlarında hüsrana uğrayan Gönül Abla'nın gönül yarası olup çıkıyor.... Uzun ve hazin bir hikaye. 

Kitap onların İstanbul'a yerleşmesinden kısa süre önce bana hediye edildi. Çok net hatırlamıyorum ama " ilerde okursun" gibi bir şeyler söylemişti. Hatırladığım ailede kimsenin sevmediği bu damadın beni hep çok sevdiği ve  bana büyük biri imişim gibi davrandığı.

Hayatta mı? Bilmiyorum ama şimdiki aklımla galiba ben de onu seviyorum.



Okuyamadım :(
Osmanlıca hocam da okuyamamıştı.


Henüz bir kaç gün önce "kitaplarınızın arasında bir şeyler unutunuz" dediğimin ertesinde bu kitabın sayfaları arasından bir tutam misina çıktı :)

İhtimaldir ki babam da okumuş ve ayraç olarak bunu kullanmış. Doğrusu sadece gazete ve şiir kitapları okur bildiğim babamın elinde başka bir kitap görmemiştim.
Hay Allah'ım! Hissi kablel vuku :)


Şimdi düşünmeden edemiyorum. 
Dağıttığımız onca kitap dursaydı, ben ne hikayeler hatırlardım onlarla ilgili.
Yok yok!  İyi ki dağıtmışız. 
Başka evlere, kendi hikayelerini taşıdılar onlar da.
Sizce de öyle değil mi?

 :)  Öyle, öyle  deyin, içim rahatlasın.

Kitap Hikayeleri devam etsin o halde. Ben de kalanlar kadarı ile de olur.

Her biriniz mutlu sonla biten hikayelerin baş kahramanı olunuz efendim.

Sevgimle.





30 yorum:

  1. Üniversite yıllarım, aldığım kitapları okumakla geçti.Her birinde ne notlar, ne işaretler, ne hatıralarla karşılaştım. Belki de o yüzden, kitap sahibinin bu özeline dahil olma rahatsızlığından, daha sonra ilk sahibi olduğum kitaplara ne yazı yazdım, be kapağını kıvırdım,ne sayfasını katladım..Hızlı ve çok özenli okudum geriye hiç bir iz bırakmamak için:)) Şimdi bu postu okuyunca dedim ki, salyangozun arkasında bıraktığı o sedefli izler gibi, bırakmalı mı isnsan acaba her kitapta kendinden bir şeyler? Bu da bir zamanlar var olduğuna dair bir iz midir dünyaya? Beni çarptı bu yazı, Abi'nin hikayesine de girer miyiz başka bir zaman? merak ettim çok..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de sadece ilk sayfaya tarih ve yer adı yazarım. Bazen adımı, imzanı... Evet Elif'ciğim, bir gün yazdıklarınız birinin böyle kalbine dokunur, gidenleri hatırlatır ümidi ile yazmalı bence.
      Hikayeye gelince. Gönül Abla'nın bizleri çok sarsan hayat hikayesi aslında. Bir kadının aşkı uğruna katlandıkları kısa yaşamında... Yazmak zor. Belki, birgün.. Bakalım.
      Sevgiler canım. Ne güzel oldu uğraman ve bu yazdıklarımın sana düşündürdüklerini paylaşman. Teşekkür ederim :)

      Sil
  2. Ne sımsıcak bir kitap hikâyesi.

    İnsanın kaç yüzü var kim bilir, değil mi ? Sen bambaşka hatırlarsın başkaları bambaşka.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Handan. Bu dünyada herkes biricik çünkü :)
      Görünüşü, yaşadıkları, hatırladıkları ile tek. Ben de şimdi evden çıkıp Ulus'a gidicem. Özel (!) oluşun keyfini arkadaşlarımla paylaşmaya.

      Sil
  3. Ah ah...
    Kitaplar, anılar...
    Sizin blogunuz da 10 yaşında sanırım. Benimki de 2019'da! :)

    YanıtlaSil
  4. Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Burada olmanız çok güzel.

      Sil
  5. Her biriniz mutlu sonla biten hikayelerin baş kahramanı olunuz efendim.
    bayıldım bu dileğe..siz de öyle olun inşallah..kitabın seyahatinden ayrı bir kitap çıkar zannımca...sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir keresinde, veda edilesi bir yazının sonunda yazmıştım aynı cümleyi. Baktım, kendim de pek sevdim sonra. Bir kitap anlatının sonuna da yakıştırdım bugün :)
      Seven alsın kullansın bir güzel. Kelimeler, bu güzel dil hepimizin. Dünya gibi!
      Sevgiler

      Sil
  6. Anılar daima güzeldir...Selam ve Dua ile ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel anılar çok olsun herkesin hayatında inşallah.
      Selam da, dua da karşılıklı Furkan Bey.

      Sil
  7. Tülin'cim ;
    Şu an eşimle kahve içip bir dostumun yaptığı kurabiyenin tadını çıkarırken ;Bu değerli yazınla tamamladım.Ne güzel insanlar tanımışım.
    Ayrıca duygularını okurken,yoldan geçip giderken tanımadığım evlerin ışıklarına selam çakışım geldi aklıma içim sevinçle doldu.

    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutluluk dediğin şey, böyle anlardan oluşuyor güzel arkadaşım.
      Burada olduğun için ben teşekkür ederim. Kocaman sevgilerimle.

      Sil
  8. Ben de hep yazar çizer not alır yıldız falan koyarım

    YanıtlaSil
  9. Merhabalar.
    Bir kitabın hikayesi, ancak bu kadar güzel anlatılabilinirdi. Basım yılı 1953, sahiplenme 1954 ve 1955 yılında da okunup bitirildikten sonra son sayfasına güzel bir not düşülmüş. Bu kitap nostalji sınıfına girer, asar-ı atika sınıfına da girer mi bilmem.
    Kitabın boş bir sayfasının alt tarafına Osmanlıca harflerle düşülmüş notu okumak için ben de Nasrettin Hoca gibi evirdim çevirdim ama okuyamadım. Aslında Osmanlıcayı iyi bilenlerin çok rahat okumaları gerekirdi. Bizim Nüfus müdürlüğünde çalışan eskilerden yaşlı bir memurumuz vardı, okuyamadığı Osmanlıca yazı yoktu. Arşivdeki eski nüfus kayıtlarını okumak için hep onu alır götürürlerdi.
    Güzel bir paylaşımdı. Emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim için gerçekten kıymetli bir hatıra. Sizin de değerli bulmanız çok güzel. Ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür ederim.
      Saygılar

      Sil
  10. Hatırlıyorum da, ilkokulda harçlığımla çocuk kitapları alırdım sonraki okul hayatımda daha çok spor yaptığım için mi bilmem uzunca bir ara vermişim,tekrar okumaya karar verdiğimde (belki hatırlarsın, sen önermiştin) ''dünya klasiklerini'' okumaya başlamıştım. Vadideki zambak hiç yabancı gelmedi okudum galiba ama konusunu tam hatırlayamadım.Bana ilk kitap hediye eden de Nabi enişte idi.Gönül abla'nın gönül yarası Sedat abi'yi de merak ettim doğrusu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet canım, kitap okuman için seni teşvik ettiğimi hatırlıyorum. Denemeler'i almış okuyordun :)Klasikleri mi önermiştim? İyi yapmışım.
      Sonraki yıllarda Stephan King okuduğunu biliyorum. Nabi eniştenin kitabını hatırlamadım. Hangisiydi? Amasiyah beyaz bir fotoğrafta, tahta masada üçünüzün pozu gözümün önünde. Sen, Semra Abla ve Nabi enişte Çubuk Barajı kenarındasınız.... Yılların kime, ne getireceğini kim bilebilir ki......

      Sil
  11. yıllarca sahaflardan kitap aldım.zaman zaman aldıklarımın içinde yazılar,altı çizili satırlar,otobüs biletleri hatta bi keresindede de eski para bulmuştum:) isteyerek verildikten sonra tabiki iyi yapılmış denir ,hikayelerini başka hikayelere katsınlar.ama alınıp el konulan kitaplar var yetim gibi ...evine dönmeyi dört gözle bekleyen iğreti gelin gibi duran kitaplar...onlar geri dönmeli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsteyerek de verilenler var ama daha çok emanet edilip geri gelmeyenler.
      Haklısın canım, onlar da özlüyorlardır beni :(

      Sil
  12. "Başka evlere, kendi hikayelerini taşıdılar onlar da" Bence de öyle canım. Hepimizin verip de unutulan ya da istemekten arlandığımız kitaplarımız olabiliyor. En rahatlatıcısı böyle düşünmek.Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben sevdiğim şeyleri paylaşmayı seviyorum Ece. Zorla " ay bunu sen de okumalısın" deyip verdiklerim pek çok. Sağlık olsun. Herşeyin geçici bekçileri değil miyiz?
      Bu akşam böyleyim :) Sevgiler

      Sil
  13. Kitap içerisinde geçmişin ayak izlerini görmek çok güzel. Ama ben kitap üzerinde yazı yazılmasından pek de hoşlanmayanlardanım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazmak değise de, bulmak çok güzel ama :)

      Sil
  14. Kitaplarıma gözüm gibi bakıp tek bir satırın dahi altını çizmem.Ancak şimdi bu yazıyı okuyunca acaba kitapların arka sayfalarına ufak notlar mı düşsem diye içimden geçirdim. Bunu bu sene bir kaç kitabımda yapayım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yap, yap bence de canım.
      Hem ne diyorlar;
      Yaşlandığında yaptıkların için değil, yapmadıkların için pişmanlık duyacaksın :)

      Sil
  15. Ne kadar dokunakli okurken tüylerim ürperdi. Siz de ne güzel korumus saklamissiniz 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bilmem kaç kere okumuşumdur o satırları Derya. İyi ki kalmış evimizde.

      Sil