Bu pahası olmayan bir konfor benim için. Ve bu konforun bedeli ödemek için ne çok çalıştım Düşündümde, bir tür ön ödemeli alış veriş benimkisi.
Bu sabah, hatta bir kaç gündür aklımda Tasha Tudor. Neden bilmem. Gittikçe daha çok severek ve istekle sadeleştirdiğim hayatımda gönlüme ılık ılık akan ömürleri hatırlıyorum.
Ne çok acı, ne çok zulüm var bu günde. İçimden mavi dolunay fotoğraflarını, denizin neredeyse her an değişen hallerini, oraya buraya koşturup duran pamuk yığını bulutları... Hiçbirinin görselini koyamıyorum bir yerlere.
Çocukların katledildiği, zulmün ortalıkta elini kolunu sallayarak gezdiği, her gün bir kaç kadının yaşamdan koparıldığı, ormanların cayır cayır yandığı, patili dostlarımızın nasıl ortadan kaldırılacağının planlandığı günleri yaşarken ben güzel insan yüreklerine, şevkatin, sevginin, hoşgörünün pembe rengine sığınmak ihtiyacındayım.
İşte tam da bu duygularla , eski sırdaşımın ellerinden tutma isteği ile geldim Bulut Gölgesi'ne.
Dedim ya , şimdi "içimden ne geliyorsa o" yaşındayım.
Bu blog yazını okumadan yazdim az once sana ozelden yazdiklarimi. Sasirmamam lazım ama birbirimize benzer duygular, akil tutulmalari yasiyoruz. Ortak sancilarimiz, gelecek dunya ile ilgili endişelerimiz ...kendimizi avutup oyaliyoruz pembenin tonlarinda ...
YanıtlaSilgündemi bilmezsek hayat güzel :)
YanıtlaSil
YanıtlaSilMerhaba,
Bu yazı yorum değildir.
Beyinlerin kasıtlı olarak kısırlaştırılması operasyonlarına karşı olarak, blogcuların nasıl tedbir alabilecekleri konusunda görüşleri tespit etmek için bu çalışmayı yapıyoruz. Düşüncelerinizi OKU blogunun ilgili sayfasındaki yorumlara yazarsanız memnun oluruz.
https://sabahatti.blogspot.com/2024/09/blog-okuyucularn-cogaltmak.html
Blog Okuyucularının Sayılarını Nasıl Artırabiliriz?
Türkiye Cumhuriyetinde, Oktay Akbal’ın dediği gibi önce ekmekler bozuldu. Zaman içinde genetiği değiştirilmiş gıda maddeleri çoğaldı. Paketlenmiş gıdalara katkı maddeleri kondu. Bu operasyonlar sonuçlarını medyadan takip ediyoruz: Başta kanser olmak üzere hastalıklar arttı. Daha vahimi cinsiyet konusunda oldu. Kısırlaşmalar görüldü. Ne yazık ki bütün bunları her şey olup bittikten sonra görebiliyoruz ancak.
Ekmeklerden sonra okuma düzeni bozuldu. Kitap, dergi ve gazete okunma sayıları gittikçe düştü. Tabii blog okumaları da. Birçok sosyal medyada yazma sınırı getirildi. 200 karaktere kadar inen sınırlamalar var...
Bazılar diyor ki (Çok kişinin kanaati aynı olduğu için isim vermeyi gereksiz görüyoruz.) 10 seneye varmaz kitap mitap kalmaz.
Bu ne demek? Beynin kısırlaşması demek. Biz zaten düşünmenin ne olduğunu bile bilmeyen bir toplumuz, bir de bu bakımdan kısırlaşırsak vay halimize.
Kısaca bir okuma yazma seferberliği açmak gerek. Videolar elbette ki güzel. Sosyal medyada binlerce kişiye mesaj atmak da güzel. Ama bir yandan da bilgilerimizi paylaşma görevimiz olduğunu unutmamak gerekir. İşte mesele bu...
Bloglarda okuyucu sayılarını artırmak için sizce ne yapmalı? Cevaplarımızı OKU blogunun ilgili sayfasına yazarsanız memnun oluruz. Hem tüm cevaplar bir arada değerlendirilebilir, hem de birbirimizi daha iyi anlar, daha iyi tanımış oluruz.
İyi günler dileğiyle saygılar ve sevgiler...
Sabahattin Gencal, Emekli Öğretmen,
Çekmeköy-İstanbul, 13. 09. 2024.
Çok üzücü olaylar yaşanıyor maalesef 😔
YanıtlaSil