Bursa gezimiz sırasında ekstradan verilen 1 saatlık zaman diliminde önce Kültür Bakanlığı'nın Turizm Ofisi ne, orada koşturura koştura en yakın müzeye attım kendimi.Koskoca tur otobüsünden müze arayan sadece benmişim meğer. Havlucuların, hediyelik eşya satan dükkanların önü insan almazken şehrin orta yerinde, Ulu Cami ye 100-200 mt uzaklıktaki, giriş ücreti simit parasına denk bu harika müzede in cin ve de ben top oynadık desem yeridir.
Müze merakınız olmasa bile bu güzel yapı sizi yoldan çağırıyor sanki.
Kaynaklarda bina ve müze için bakın neler anlatılıyor;
"Günümüzde müzenin bulunduğu bina 1926 yılında, dönemin ünlü şahsiyetlerinden Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından adliye binası olarak yaptırılmıştır. 1926 yılından 1999 yılına kadar adliye binası olarak kullanılan bu yapının mimarının, Kemalettin Bey adlı bir mimar olduğu tahmin edilmektedir. 2001-2004 yılları arasında ise Yüksek Mimar Naim Arnas tarafından restore edilen bu bina; 14 Şubat 2004 tarihinden itibaren Bursa Kent Müzesi olarak kullanılmaya başlanmıştır"
"Zemin Kat: Bursa Kent Müzesi’nin zemin kat bölümünde; Bursa tarihi ve şehrin yıllar boyunca yaşadığı değişimler, kronolojik bir sırayla gözler önüne serilmektedir. Bursa şehrinin Osmanlı Devleti tarafından fethi, Osmanlı’nın ilk başkenti olan Bursa’nın imparatorluk boyunca tanık olduğu tarihi olaylar ve Kurtuluş Savaşı dönemi; müzeye gelen ziyaretçilerin gözünde canlanmaktadır. Bölümde yer alan Çağdaş Bursa adlı alanda ise Cumhuriyet dönemi boyunca şehrin gelişim süreçlerini; Bursa’yı Bursa Yapanlar, Atatürk ve Bursa, Mimari Yapı gibi konu başlıkları altında yapılan çalışmalarla görmek mümkündür."
Koridorlar boyunca, bir cam levha zamanı ayırıp, yüzyıllar öncesini ayaklarınızın altına seriyor.
Ne güzel, ne sihirli bir yol !
Çelebi Mehmet, Osman Gazi, Orhan Gazi, Ertuğrul Gazi...
Balmumu heykelleri ile her dönemeçte sizi selamlıyor.
Osmanlı askeri paltosu kalbinizi minnetle dolduruyor.
Yıldırım Bayezid'ı bulmuşum, kaçırır mıyım :)
Bakır levhada Manastır- Ata toprağım.
Şu güzelliğe bakar mısınız. Deri koltuklarına dokunmak, tamponuna ayak koyup poz vermek, klaksonunu muzurca çalmak istiyor insan.
Ben bu eski arabaların en çok nesini severim biliyor musunuz?
Koltuklar önde, arkada yekparedir ya... İşte ona bayılırım :) Oh, yan gel yat istersen yol boyu.
Yani arabayı siz kullanmadıktan sonra bu konfor değil de, nedir?
Çocukken boyuma büyük gelen arka koltuk, önde annemle babamın güven veren varlığı, motor sesi , candan dolan deniz kokusu ile daldığım melek uykuları... ne kadar uzak.
Şekerci, kahveci, tüm sevdiklerim yan yana sedir minderi gibi sıralanmışlar :)
**********
"1.Kat: Bursa Kent Müzesi’nin 1.Kat bölümünde ise Bursa’nın geçmişten günümüze yemek ve eğlence kültürü, gelenek ve görenekleri, giyimden barınmaya, dinsel yaşamdan komşuluk ilişkilerine kadar şehrin tüm yaşam biçimi gözler önüne serilmektedir. Karagöz ve Hacivat’ın hikayesinin de yer aldığı 1.Kat bölümü; müzenin Bursa’yı en iyi anlatan bölümüdür."
Bursa denilince; Zeki Müren, Zeki Müren denilince; Bursa elbette.
Müzeyyen Senar, İlhan İrem, Yıldırım Gürses.. aklımda kalan Bursalı sanatçılar.
Sahneyi üç dev ile paylaştım desem. Üzerine bir de yemin etsem başım ağrımaz!
( bir de üzerime çeki düzen verseymişim... perperişan haldeyim, gezeceğim diye baksanıza :) )
********
Hep yazıyorum, hep yazacağım.
Siz benim kafadasınız, geziyorsunuz biliyorum ama yine söylemeden edemiyorum işte.
Müzeler varlıkları sürdürebilmek için bizim onlarını ziyaret etmemize muhtaçlar.
Sizin için hazırlanmış duvarlar, binbir emekle bir araya getirilmiş değerli eşyalar, heykeller, resimler... hepsi yolunuzu bekliyor. Biz buradayız. Diyor.
O sese kulak verin, takip edin. Adımlarınız sizi, hafif bir müziğin ruhunuzu okşadığı, mutlaka seveceğiniz bir şeyleri bulabileceğiniz bambaşka bir dünyaya götürecek.
Bu tadı alan her birinizin gözleri, benim ve bir çok arkadaşımın olduğu gibi gittiği her yerde bir
müze arayacak ve mutlaka bulacak. Müze aşkımla temin ederim :)