Altınoluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Altınoluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Kasım 2016 Salı

Kaz Dağlarında 27. Sarıkız Hayrı Şenlikleri

Sarıkız Şenlikleri biteli çok zaman oldu elbette.
Blogların üzerine ölü toprağı serpileli beri, çoğumuz mevsimsiz yazılar paylaşır olduk.
İşte bu yazıda onlardan biri.


Sarıkız Şenlikleri, her yıl Ağustos ayında, Güre de  Sarıkız'ın yaşadığı yer olduğuna inanılan  Kavurmacılar Mevkinde yapılıyor. Ben ilk kez katıldım.
Güre'nin merkezine kadar gidip oradan belediyenin sağladığı araçlarla Kaz Dağları'na çıkarılıyorsunuz.


Sonra mezbelelik bir alanda, traktör römorklarına  dizilmiş kazanlardan dağıtılan keşkek ve şerbet kapma yarışına katılıyorsunuz. Tabii iş bununla bitmiyor. Biter mi?
 Hasbelkader elinize bir kap bir şey aldıysanız ,yer bulup onu yeme şansını yakalamanız gerekiyor.
Çoktan kapışılmış plastik taburelere, yerlere serilmiş kilimlerin ayaklar altındaki küçücük parçasına bakıp iç çekiyorsunuz. Çünkü hava çok sıcak, güneş tepede, ağaç gölgelikleri ise tıklım tıklım.
Kimseden kibarlık, anlayış falan beklemeyin.
Çoluk çombalak tepeyi dolduran ahali patlamaya hazır, pimi çekilmiş bomba gibi çünkü. 



Neyse ki daha yukarıda caminin önündeki koca çınarın altı var.
Hem okunan Kuran-ı Kerim'i dinler, hem biraz soluklanırım diyorsunuz. Yok, o da olmuyor. 
Neredeyse omuz omuza saf tutan bayanların arasına sıkışmaya çalışan densiz bir adam çıka geliyor. Oturmakla kalmıyor, uzanmaya çalışıyor arkadaşınızla aranızdaki bir karış yere.


Bari manzara güzel, diye avunurken etrafa atılan çer çöp gözünüze gözünüze giriyor.




Yeni yeni evler yapılıyor. 
Oh, hiç olmazsa yerel yapıya uygun, taş evler bunlar diye teselli buluyorsunuz.






Güneşin alnında bir saate yakın sıra bekledikten sonra sıkış tepiş otobüslerle Güre ye geri dönüyorsunuz.

Bu yaşadıklarımızın neresi şenlik bilmiyorum arkadaşlar.
Bu yüzden kusuruma bakmayın,size şenlik adına bir şeyler anlatamadım.

*********

Benim şenliğim eve gelince başlıyor. 
Bu iki sarıkız; Zeynep ve Masal her gün benimle evdeler, denizdeler.
Şarkılar, oyunlar, gülüşmeler... Al sana en alasından Sarı Kız Şenlikleri :) Hem de her gün!


Bedende sağlık, evde huzur, bir de yanınızda sevdikleriniz varsa size hep şenlik değil mi zaten.


Geçen yaz Küçük Ev de uzun zaman geçirince kitaplarımın bazılarını kütüphaneden  edindim.

İda'nın Merhameti'ni beğendim. Yazarı oraların insanlarından Doğan Erdem.
İçinde tarihi bilgiler de barındıran, bildiğim yerlerde geçen olayları içeren bir kitap.
 Diğeri Salı Kadınları için, okumayan bir şey kaybetmez diyebilirim.


Şimdilik size, evinizde şenlik ve bol kitaplı günler diliyorum.



Altınoluk çarşısındaki Sarıkız heykeli.


13 Ağustos 2015 Perşembe

Küçük Ev de Günler Geçerken

 

Zaman hızla akıp gidiyor işte. Yine evlere acı, yüreklere matem bırakıyor.
Şırnak da şehit olan fidanlardan Bir'i küçük oğlumun dersaneden arkadaşı. Üzgünüz, kırgınız ama en çok da bize bunlları reva görenlere öfkeliyiz!
Yine de
Bir ayı geçmiş buraya geleli. Televizyon izlemiyor, radyoyu dahi açmıyorum. Yine de olanı biteni biliyorum. Nasıl bildiğimi bilmeden.

Bazen yüzmeye gidiyor, çoğu zamanımı evde geçiriyorum. Misafirlerim geliyor çokca.

Lise arkadaşlarımdan gelenler bile oldu bunca uzağa :)

Sem geldi örneğin. 



Komşularım ise hiç yanlız bırakmıyorlar. Sanki hep hayatımdalardı. Öyle sıcak, öyle yardımcı.
Kahve saatleri, tavla partileri... Gündemi daha ziyade onlardan öğreniyorum. Buldum !!!

En sıkıntılı zamanlarda kitaplara kaçmak yine en kolay yol. 
Sayfalarda anlatılanlara çok kafa yormayacağınız türde olanlar tam da bu ortama göre. 
Bir ayda bu kadar kitap okumam, içimin sıkıntısı ile doğru orantılı galiba.

 
Deniz kenarı okumalıkları ve geciktirdiklerim ( İstanbul/Lizbon'a Gece Treni ) 

  

Eski tv sehpası boyandı ara ara.

 
Hoş, kapaklarını monte edemedim günlerdir. Ne gam !


Matruşka sehpaları da boyadım, yuvarlak olanı da. Sonra bulaşık teli ile eskittim bi güzel.

  

Karanlık günlere inat, beyaza boyayasım var herşeyi böyle.


Motif etkinliğimiz var birde. Ona da katılmış olmasam, elime iş alasım yok. Zor bela her ay 25 motif örmeye çalışıyorum. Normalde 3-4 günlük iş, ay içinde sürüklenip duruyor.
Haziran Berfukuş'a gitti;


Temmuz, Nilay Hanım için örüldü. Bugün Sapanca ya doğru yola çıktılar. 
Sevgili Nilgün Komar'ın etkinliğinin en güzel yanı gönderilerin içine bir de kitap koymamız galiba. 
Ne dersiniz?

  

Evden çok uzakta olsam da yüksükler dünyanın bir çok farklı yerinden gelip beni bulabiliyor :)
Bunlar çok önceden yazıştığım bir İspanyol arkadaşımdan.


Bozcaada da hatıra yüksük bulmam ise gerçekten sürpriz oldu. 

 Üzerinde adanın sembollerinden saat kulesi var!


Bu satırları gecenin bir vakti, yine bu zeytin ağacının altında yazıyorum.
Bahçede  Sezen " Geri Dön " diyor, genç sesi ile.


Ayrılmadan size bir de kolonya ikram edeyim. 
Buyurun efendim!
İsteyen Zeytin Çiçeği, isteyen Lavanta alsın. Yine görüşelim !




16 Temmuz 2015 Perşembe

Küçük Ev de Bayram








Merhaba.
Biz cumartesi akşamından bu yana Küçük Ev deyiz. 

İki yıldır açılmayan kapıdan bana kocaman iş çıktı. Sil, yıka, as, topla, ser...
Bir de nasıl ıncık cıncık taşımış, doldurmuşum anlatamam. Deli miyim, neyim ? Her köşeden bir şey çıkıyor. İnanmazsınız Ev değil, zaman tüneli sanki. 
Şu kadarını anlatayım; misafirim gelir de, küçük çocuğu olur da, kumla oynamak ister diye benimkilerin kum kalıplarını saklamışım. Hani balık, yıldız şeklinde falan. Hayır, bizim koy kum değil ki! Minicik taşlar var. Denizin içi kum. Bebeler boğulacak kumla oynamak isteseler :)  
Yok, yazlık evlerin bir eski eşya deposuna dönüşmesi karşısında savaş açtım arkadaş. Dağıttım ne var ne yok. Oh, bi hafifledim ki sormayın.  Neyse, kalan her şey yerli yerini bulup ev temizlik kokunca içim de hafifledi. Şimdi aranızdan bunları okuyup da " ne diyor bu ya!" Diyeniniz vardır.
Olsun, anlattım rahatladım.
Ne yazayım? Börtü, böcek, deniz, yıldız... Onlara daha zaman var. Çünkü daha denize merhaba demedim. Karşıdan karşıya bakışıyoruz şimdilik. Özleştik onunla elbette ama önce Ramazan bitsin, Bayram geçsin, kalabalıklar gitsin. Vuslat o vakit :)
Şimdi bayrama  Evimiz hazır, ruhumuz da. 

Gelsin bakalım sevinçle, huzurla, sağlıkla inşallah.

Hepimize güzel anılar bıraksın, Hatırlayınca mutlu eden.
Tekrarına erdirsin Rabbim.
Daha mutlu, daha huzurlu olarak.

Ne diyeyim, daha ne dileyeyim bilmem ki...

Sizinle daha sık buluşalım bir de. Olmaz mı?

Yürekten sevgiler.
Bayram sabahları güzelliğnde geçsin tüm günleriniz.

25 Ağustos 2013 Pazar

Anlatayım mı?

Tatil, deniz, çocuklar falan bıkmışsınızdır bu aralar arkadaşlar.
 Lakin blog biraz günlük, biraz arşiv ya benim için," anlatma, yeter" deseniz de yazıcam mecbur.
Kısa kısa, bol fotoğraflı ama korkmayın :)


 Güzelim koylar hiç ayrılmamışız gibiydi.



Altınoluk sevimli,şirin.


Küçükkuyu geceleri ,cıvıltılı, müzikliydi bu yılda.


Sabahları, herkesler uyurken kahve kaçamakları yaptım.


Figen Abla ile buluştuk sonra.
(Bloğunda videomuz bile var, isteyen nasıl bir geveze olduğumu izler
 ve benimle buluşma planı falan varsa rafa kaldırabilir, darılmam valla)


Nazan ve ben, Figen'in bebekleri kapıp,böyle poz verdik sizin için :)


Mehtap turuna da çıktık.
Şarkı, türkü gırla. Gençlerde oynadı, zıpladı bitmeyen bir enerji ile.
Biz şarkılar eşlik edip, tempo tuttuk haliyle.



Kalabalıkla her yemek bir ziyafet.
Ne yediğinizin, sofranıza neyi koyabildiğinizin bir önemi yok aslında.
Uzun uzun kahvaltılar, masada mis gibi domates soslu kızartmalar, anne fırınında börekler...

Bir gün de gençleri çalıştırıp,maaile mantı açıp kilolara kilo kattık.

**********

Biz Küçük Ev de
kalabalık, coşkulu , komşularımla gelmeli gitmeli, bol misafirli güzel bir bayram geçirdik.
 Her kapının ipini çekip hasret giderdik.
Sonra iki hafta nasıl geçti anlamadan, üzümleri, zeytinleri toplayamadan, kısaca daha oralara doyamadan dönüş yoluna vurduk kendimizi. 
Gönlümüzde kocaman bir zenginlikle.
İşte böyle...
Allah (c.c) tekrarına hayırlısı ile erdirsin inşallah.

Dilerim şu an hayatınıza anlam ve renk katan ne varsa ömrünüzce sizinle olsun.


13 Temmuz 2012 Cuma

Tahtacı Türkmen Köyü-Doyran


 Biliyor musunuz, Doyran Köyü ne gidebilmenin,
Kaz Dağlarından bu güzelim körfez manzarasına bakabilmenin bir koşulu var.

Bu sebepten öyle herkese nasip olmuyor  ; = )



Bu kahvaltı bahçesinde patlıcanlı gözleme yemenin,
tavşan kanı çayı yudumlamanın,karadut şerbeti ile serinlemenin...




Gözünüzü ,gönlünüzü bu güzelliklerle doldurmanın,
çeşit çeşit ağacın,bitkinin kokusunu içinize çekmenin...

Ben buldum valla.

20 Küsur senedir buralara gelen,ailesi yazları Altınoluk da geçiren bir arkadaşınızın olması elbette.
Her bir yeri biliyorlar anne-kız.
Dağ,bayır,çarşı,pazar onlardan soruluyor  :)
Her şeyin tazesi,hası nerede bulunur onlara sorun,bilirler :))
Hikmet Hanım Teyze inanılmaz bilgi birikimi ve şaşırtan hafızası ile
 yanında zamanın nasıl geçtiğini unuttuğunuz biri zaten.
Yaz gecelerinin uzun sohbetleri genellikle onların bahçesinde oluyor 
ve bitmek bilmeyen enerjisi ile bu göçmen güzeli hanım bana her zaman maşallah dedirtiyor.


Nazan'cığım ve Annesi.
Benim güzel dostlarım,sevgili komşularım.
Nice yazlara...Hep birlikte, sağlıkla inşallah.

12 Temmuz 2012 Perşembe

Sahilde Öylesine Bir Akşam Vakti




Şöyle sakince el işimi yaparken,



arada parmak uçlarıma değip, şarkı söyleyen maviliğe bakarken,


Salın üzerinde küçüğüm ve misafirimiz okul arkadaşı;

Tülin teyzee...Bizi de çek.

Oluur.Hadi atlayın !


Ooo..Aferin size.


Şimdi de paletlerle.



Geç oldu.
Hadi artık eve.

Yemekler sizden nasılsa bu akşam.

Günlerce körfezde zıpkınla dalan korsanlar elleri boş dönünce bu defa yemeği kendileri hazırladı.
İşte küçüğümün özel makarnası , yanında limonata .
Şefin tercihi   ;=)