25 Nisan 2016 Pazartesi

Bir Ada, Bir Hayal ve Bir Fotoğraf Sanatçısı

 Gökçeada/ İmroz

Çok zaman önce Gökçeada da uzun bir tatil yapmıştık.
Ağustosun sonları, yakın bağ bozumu mevsiminde. Nasıl ıssız, nasıl bakir... anlatamam.
Bakanlığın Uğurlu Plajı'ndaki kampında kalıyoruz.
Benim tatillerimde böyle ekmek elden, su gölden durumları pek az yaşandığından, 
kilometreler boyu süren kumsalda yürüyüşlere, ada içinde turlamalara çok zamanım oluyordu.
Her akşamüstü odamıza kucak dolusu deniz kabukları, çiçekler ve hatta otlarla dönüyorduk.
(şimdi o sahilde o denli deniz kabuğu yokmuş biliyor musunuz)

Madamın Dibek Kahvesinin tadını, pencereleri kör gözler gibi bakan, asla unutamadığım terk edilmiş mahzun Rum Köylerini, hiç dinmeyen rüzgarını, her yerde karşınıza çıkan, yıl boyu adada özgürce dolaşan keçilerini bunca yıl hiç unutmadım.

Orayı ilk gördüğümde öyle sevmiştim ki, kediler gibi yaşadığı yere tırnaklarını geçiren ben, eşime;
 " Bak burada yaşayabiliriz. Sahile yakın eski bir ev alırız. Çocuklar meydandaki okula giderler. 
Sen balığa çıkarsın, ben bahçeye bir şeyler ekerim, bir iki de zeytin ağacı... 
Bir de köpeğimiz olur. Adı "Alaca"  " demiştim,
 Asla gerçekleşmeyeceğini bilerek.

Üzerinden zorlu, uzun 15 yıl geçti.Çocuklar büyüdü, okullar bitti, giden gitti, biten bitti....

Geçen yaz Bozcaada ya giderken, bu rüzgarlı, yaşlı adaya uzaktan uzun uzun baktım.
Gözümde hiçbir zaman bizim olmayan o eski evi canlandırdım.
Odaları kireç boyalı, sedirli, kilimli, bol yastıklı, mutfak duvarı sergenli o evi düşündüm. Bahçesindeki neşeli borazan çiçeklerini, bir köşede  Alaca'nın derme çatma kulubesini, 
boyaları yer yer dökülmüş sandalımızı, Hani balığa çıkacaktık ya, işte onu.
Bilmem, sessizce, çocuklardan gizli ağladım belki de...

Sonra yaz bitti.
Panjurlar indi, valizler toplandı, konu komşuya veda edildi ve dönüldü.
Rüzgarlı ada, yığma taş ev, deniz kabukları, gümüş pullu balıklar, eski bir şarkı olup 
beynimin labirentleri arasına usulca gizlendi.

Taa ki, bir blogda, üstte yer alan fotoğrafı görüp "aa... !  biri hayalimin fotoğrafını çekmiş !"
 diyene  kadar.

Baktım, fotoğrafın ve yer alan bloğun sahibi Sevgili Arzu Brumendi.

Sihirli kareler çeken, bana göre olağanüstü bir İstanbul Fotoğrafçısı.
O gün bugündür çektiği bütün fotoğraflarına bir şiir yazasım gelen zarif arkadaşım.

Bloğunda bu fotoğrafı ilk yorum yapana hediye edeceğini yazmış.
Durur muyum. Bu benim evim! Hemen iki satır karaladım ve ince bir korkuyla bekledim.

Bence asla bana sıra gelmeyecek, adadaki evim sadece benim gözlerimin görebileceği bir kareden öteye gidemeyecekti.
Ama kader ağlarını bu kez benim için ördü ve yaz güneşi gibi sımsıcak bir battaniye yaptı :)

Fotoğraf çok güzel bir not ve bir kelebek eşliğinde bana geldi.
İnanmayacaksınız, o kelebekle yakından ilintili bir şey daha var bende.
Yok yok! Korkmayın, üste para verseniz anlatacak değilim arkadaşlar :)

Hediyem, boyanması bir türlü tamamlanamamış, yolda bulunmuş bir çerçeveyi bekleyedursun,
ben bu yazıyı öncelikle sevgili Arzu ya ( A CUP OF CAFFEINE )çokca gecikmiş bir teşekkür, 
size dünyaya güzel bakan, incelikli bir gözü anlatma isteği
 ve 
benim için Hafta'nın Bloğu nu tanıştırma amacı doğrultusunda yazdım.



Uzun oldu, biraz özel, biraz da buruk bir yazı oldu ama benim içimi rahatlattı gerçekten.
Şimdi sizleri sevgili Arzu'nun dünyasına alayım lütfen.

Güzel bir hafta geçirmeniz dileğimle.






22 Nisan 2016 Cuma

Oyuncaklarınız Lösev de :) Güzel Bayramlar


Güzel, çok güzel bir etkinliğimizin sonuna geldik değerli dostlar.
Günlerce bizleri heyecanlandıran, ilmek ilmek, nakış nakış hazırladığımız hediyelerimiz dün itibarı ile adreslerine ulaştı.
Bu 23 Nisan da yine çocuk heyecanları yaşadık birlikte.
Yetişti, yetişmedi. Posta ya verdik, ulaştı, gelmedi, aksadı, bazen unutuldu, türlü aksilikler yaşandı...
Ve bitti!

Doğrusunu söyleyeyim, beni en çok heyecanlandıran etkinlik bu oldu.
Çünkü aynı tarihte ilk kez iki vakıf için çalıştık.
Söz konusu çocuklar olunca ve ortada belli bir sayı varsa kaygılanmadan edemiyorsunuz.
Hele Serçev de o kocaman gülüşlü çocuklar bir şey isteyecek ve ben yapamıcam diye 
çok korkuyorsunuz.
Küçücük bir kalbi incitme korkusu bu. 
O ardına kadar açılan kollara gönül huzuru ile sarılamama korkusu.

Ben söylemekten, yazmaktan yorulmadım ama belki siz duymaktan yoruldunuz teşekkürlerimi.
Olsun.

Bu defa yazmıyor, içinizde, kalbinizin en derininde hissetmenizi istiyorum şükranlarımızı.

Harikasınız ve harika bir iş çıkardınız.

Çocuklarımızın ışıklı tebessümü, tüm hayatınızı aydınlatsın.

İyi ki varsınız, iyi ki benim yol arkadaşlarımsınız.

********

Haydi şimdi etkinliğin  son fotoğrafları.



Geceden hazırlandıkyine.
 Kapı kenarına dizildi ne var, ne yok.


 Tüm bu şirinler geçici konakladıkları evimden ayrılırken küçüğüm çekiverdi fotoğrafımızı.. 
Biz biribirimizi öyle sevdik ki, gitmek istemeyenleri kulaklarından tutup götürmek zorunda kaldım. :(


Alan çok dar, oyuncaklar çok olunca açıp sergileyemedik.
Öylece teslim edip, ayrıldık.

( Bakın duvardaki afişimizde ne yazıyor;
Maske kapatamaz yüzümüzdeki mutluluğu ! )


Hediyelerimizi teslim alan İdari İşler Sorumlusu Hülya Hanım bir türlü seçemedi, 
hangisine sarılıp poz versin :)


İşleri öyle yoğun ki, en üstlerde ne varsa artık :)

İşte böyle...


Son olarak,

hepinize, hepimize içimizden geldiği gibi coşup kutlayabildiğimiz bir  23 Nisan diliyorum.

Ben şimdi gidip balkona çarşaf büyüklüğündeki bayrağımı asayım.
Bu anlamlamlı günde siz de unutmayın olur mu?

Sevgimle.





20 Nisan 2016 Çarşamba

Sizlerden Son Gelenlerle Yarın Lösev deyiz




 Keçeden hazırlanmış şık çantalarımız var İstanbul kokulu.


Çeşit çeşit keçe oyuncaklarımız,


 bir dünya emek verilmiş amigurumilerimizde.


Tığ işi çantalar çoktan hazır.




Ayraçlar kitap kurtlarına, takılar süsü püsü seven kızlarımıza gidiyor.


 Son gelenler dediğime bakmayın iki defa doldu boşaldı burası.



Hamarat Tetaş hanımları ördü bu ayıcıkları. Yumuşacık, sevimli şeyler istila ettiler yemek masamı.


Yine boya kalemleri, hikaye kitapları, kartlar, minik ellerin hazırladığı kağıt çiçekler...


Balıklar, bereler, uzun kulaklar ve hatta balina bile var bu postada.






Pony de var görüldüğü üzre :)
Hepsi çok güzeller değil mi?

******

Bu etkinliğimizinde bir "Melekler Listesi" var elbette.
Ben not aldıklarımı yazayım, eksiklerimi siz tamamlayın olur mu?
Ben de vardım ya!  Deyin :)

*******

Nazan Sert ve Tetaş Hanımları
Dilek Uygun
Türkan Özdemir
S.Yonca
Evren ve bir velisi
Handan
Nihan Görgü
Feride Kar
Fiamma Şule ve iki arkadaşı
Hobizoo 
Zuhal
Eda Gençalp
İlknur Bayraktar
Esra Eyisoy
Nuray Aytaç
Nazik Kahriman
Emel Arukan
Merih Baytok
Eda hanım (adına Aylin Akkoç)
Canan Aslan
Aysel Kalycı
İlknur Köse
Elif Aksoy
Merih Aygün
Funda Çağlayan
Hatice Yazıcı
Hatice Çubuk
Özlem Büyük
Mine Topal
Güneş Barlas
Nilgün Komar
Merih Baytok
Gökçe
Sezen Soysal
Canan Özalp
Funda Çağlayan
Serpil Aydınay
Cevza Civelek
Nedim Köklü ?
Modern Metal ?
Hacı Ömer Sarıaydın ?
Elif Tunca Boz
Bahar Özmen Kutlu
Ve ben.

*******

Yanında soru işareti olanlar büyük ihtimalle yakınları adına paket gönderenler.
İçlerinden herhangi bir not çıkmadığından gerçek kimliklerini bilmiyorum.
Belki yorumlardan öğreniriz :)




Serçev ile 23 Nisan Coşkusu




Yeni bir günün ilk saatleri eve henüz döndüm ve olanı biteni bu güzel gecenin gizli katılımcıları olan sizlerle paylaşayım istedim.
Bu geceni,n son karesi evde çekildi.
Başkan Sinem Hanım ve ben. Bu defa ödülü bağışçı bir arkadaşım adına aldım.


Bizi gecenin başında böyle bir masaya buyur ettiler.
Çok da oturup kalabilecekmişim gibi ;)


Çocuklarımızın ilk konseri ile başladı eğlence.




 Sonra gönüllü dans ve akrobasi grupları sahne aldı.


 Dört melek yardım etti hediyelerimizi dağıtmak için bana.
Her biri pırıl pırıl gönüllü üniversite öğrencileri.


 Ve hediyelerine kavuşanlar.


 Beni tanıyorlar ya, şaka bile yapıyoruz birbirimize.
Bakın, ben almam diyor, sağlıklı kardeş olmak suçmuş gibi.
Bu senin de bayramın. Diyoruz bizde :)



Gece boyu böyle sarıldı hediyesine.Kimselere vermedi, elinden de bırakmadı :)


Onlar tavşanlarına, boya kalemlerine sarılıyor, ben onlara :)
Sarılıp sarılıp durdum gece boyunca, sevdim, öptüm... Anneleri, babaları tebrik ettim.
Hayatla böylesi bir mücadele içindeyken nasıl pozitifler şaşar kalırsınız.
Bunca yıldır ben çözemedim sırrını.
İnadına gülüyor, süsleniyor, avaz avaz şarkılar söyleyip dans ediyorlar.



Hediyeler dağıtan kızımızı görüyor musunuz masalar arasında?





Seda fotoğrafını çekebilir miyim? Dedim. 
Poz bile verdi :) Sonra birlikte şarkı söyledik " Hayat Bayram Olsa" diye.


ODTÜ Dans Grubu çocuklarımızı hayretler içinde bıraktı.


Çocuk dediğime bakmayın böyle delikanlılarımız da var.
Giysileri daha çok onlar için alıyorum.




Bu geceye kadar Zeliha Sunal çok da bildiğim bir sanatçı değildi doğrusu.
Çocuklar ve ailelerini öyle güzel eğlendirdi ki, sanırım bir daha unutmıcam.





"Beni Affet" diye bir tv dizisi varmış.
Ben ne diziyi biliyorum e de oyuncularını. Lakin bizim çocuklar maşAllah hepsini biliyor.
Fotoğraf çektiren çektirene.



 14. Yıl pastamız.
Her yıl olduğu gibi yine Bilkent Otel sponsorluğunda gerçekleşen kutlamanın sonunda,
 Serebral Palsili çocuklar tarafından kesildi.


Gecenin bitiminde bende size teşekkür mahiyetinde verdim bu pozu. 
Yaşadığım bu mutluluk sizin eseriniz.
Ne güzel bir şey yaptığımızı fotoğraflar size sunabiliyor mu bilmiyorum.
Anlatabildim mi? Onu da bilmiyorum.
İçimde kelimelerle ifade edemediğim kocaman bir şükran hissi var.
Bakın onu iyi biliyorum.

******

Bitirmeden;

Perşembe günü,bu defa hediyelerimizle Lösev  Merkezine gidiyoruz kısmetse.
Biliyorsunuz orada çocuklarımızla birbir iletişim içinde olamıyoruz.
Yetkililere hediyelerimizi teslim edip dönücez.

Bu arada 125 paket Serçev'e, 200 kadar paketimiz de Lösev için hazırlandı :)
Çok bereketli bir etkinlik oldu sayenizde.
Bu gece size tüm bunları anlatmadan yatmak istemedim.

Oh.. Paylaştım rahatladım :))
İyi geceler, sevgiler.