her ev bir ömür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
her ev bir ömür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2020 Salı

Her Ev Bir Ömür - Bir Koleksiyoncunun Sihirli Ev'i

Bugün izninizle ilham veren çok güzel bir kadınla tanıştırmak istiyorum sizi
Sevgili Beyza, bana yüksük koleksiyonumun kazandırdığı blog dünyası dostlardan biri. Şimdiler de yazmıyor olsa da, arada dönüp nAifce de eski yazılarını okuduğum dostum.

Gerçekten naif, nane şekeri gibi bir kadın o. Anlatımlarında, biriktirdiklerinde ve sesinde içinizi serinleten, dünyanın çok güzel bir yer olduğunu hissettiren iyimser, pembe, masum bir şeyler var.
Anne, evlat, mühendis, iş kadını, gezgin, tasarımcı, yazar... ve çok etkileyici bir koleksiyoncu ve arkadaş.

İlk kez 7 yıl kadar önce dikiş yüksükleri bloğumda onu koleksiyoncu kimliği ile böyle anlatmışım.  

Onun eğlenceli çaydanlık koleksiyonundan aynı fotoğraf ile başladım yazıma.



Yıllar sonra geçen Mart ayı başında İstanbul seyahatimde nihayet biraraya geldik. Pandemi öncesi dışarıda yediğim son yemeği onunla paylaşmak enteresan bir anı oldu. 


Sonraki günlerden birinde söz verdiğim gibi onun Sihirli Ev'ine misafir oldum.
Sihirli Ev diyorum, çünkü ev sizi gerçekten büyülüyor. Gözlerinizi şenlendiren onca şey,  aklınızda paylaşmak istediğiniz her düşünceyi muzurca dans ettiriyor. Böylece  biraz ondan, biraz bundan, derken ötekinden, neyi nasıl konuştuk hiç anlamadım inanın. Her şey tanımlanamaz bir tat bıraktı sadece.


En sevdiğim sofra :) Elmalı pay, çay ve çok özel bir dost.
Şimdi bunları yazdığım anda özlemi acı çikolata tadında kahveme eşlik ediyor. 


Bu yazıyı hem onun Sihirli Ev'ini hem sizinle paylaşmak, hem de kendi ziyaretlerim için hazırlıyorum. Özlemi gönlüme düşünce buraya gelir gelir bakarım artık, ne yapayım :(


Burası arkadaşımın hobi odası. O da matruşkalı her şeyi seviyor benim gibi.
Bizim öyle çok şeyimiz birbirimiz gibi ki...


Bu fotoğraflardaki sisi pusu seviyorum.
Hayale imkan tanıyor. 


O bir gezgin ve dünyanın sevdiği yerlerini evine taşıması çok normal değil mi?




Kuklaları, maskları, baykuşları, nutcrackerları, don't distrubları, dikiş yüksükleri, palyaçoları, çocuk kitapları, kalemleri, defterleri...hepsi bir yana, harika el işleri de onun çok yönlülüğünün ve ince zevkinin kanıtı gibi.

i.









O, sanatçı bir annenin kızı ve ışıltılı bir genç kızın da annesi aynı zamanda.


Tüm bu tablolar ve daha fazlası sevgili annesinin eserleri.




Ben yine çaydanlıklarla,


ve çayla veda etmek istiyorum

         
                                                          (mekan; Kirpi - Koşuyolu)

Ve;

 Hayatın renginin GRİ olduğunu biliyorum artık , 
onun için eflatunca , pembece , mavice , lacivertce , yeşilce , kırmızıca , sarıca 
ve nAifce seviyorum herkesi "

Diyor bloğunda.  


ama öyle renkli bir dünyası var ki...


***************

Beyza'cığım, bazı fotoğrafları kaybettim canım.  Sebebi bu mudur bilmiyorum ama seni hissettiğim şekilde anlatamamak da kötü bir duygu.

Ama sen benim seni ne çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?


********************

Diğer ömürlük evler de burada .








24 Mart 2020 Salı

Her Ev Bir Ömür - Serpil Abla


Corona günlerinin ülkemizdeki ayak sesleri henüz duyulmaya başladığında ben İstanbul'daydım.

Evet evet, dikkat ettim yine de.



Serpil Abla ile buluşup çok sevdiğimiz bir arkadaşımızı ziyaret edecektik.


İlk kez görünce uzaylı gören masum köylü ruhu ile bu fotoğrafı çekmiştim.


( sosyal mesafeyi ihlal ettiğimiz tek an )

Şule (blogger fiamma'nın güncesi. Efsane kocakarı iğnedanlıklarının  ve daha bir çok güzel işin yapımcısı, aynı zamanda esprili anlatım dili ile kalbimin fatihi ) ye ziyarete gittik Serpil Abla ile.

Kısa zaman diliminde ne anlatacaklarımız, ne de özlemimiz bitti.
Dönüş yolunda Serpil abla'nın kuş yuvası evinde birlikte kahve içtik.


*--------*--------*--------*


Serpil abla, deniz kokulu, yakışıklı, bir uzun yol kaptanının kızı olarak,
 Beşiktaş'ta Kız Kulesine göz kırpan bir yokuşun başındaki bu konakta doğup büyümüş. Gün gelmiş evlenmiş, bir kız çocuğu annesi olmuş. 
Sonra uzun yıllar emek verdiği bankacılık sektöründen emekliye ayrılmış.

Şimdilerde evinin koridorunda kendi ellerinden çıkan bu tablodaki cumbalı, cihannümalı  konağın yerine yapılan bir apartmanda yaşıyor.




Biz 10 yıl kadar önce blog vasıtası ile tanışmıştık. Benim düzenlediğim yardım şenliklerine uzaktan, yakından dahil olup varlığı ile bunca zamandır beni hep çok sevindirdi. Bugün de arkadaşları ile hala minicik bebek hırkaları, yelekleri örüp yollarlar bana. Sen bir yer bulursun. Diye :)

Sadece bu değil ki, boyar, çizer, işler, diker, benim en sevdiğim minyatürler onun pamuk ellerinden çıkar. Sonra tüm bunların gelirini başkaları için harcar. 
Daha ne güzel gönül işleri yapar da anlatamam, korkarım ;) Çünkü o her güzel şeyi, sanki hiçbir şey yapmıyormuş gibi yapar.

Bir de her yıl 10 Kasım da, Anıtkabir'e Ata'mıza gelir mutlaka. 
Mümkünse Şule ile. Yani yılda bir görüşmemiz sağ olduğumuz, sıhhatimiz el verdiği sürece garanti inşallah.

Bir kahve içimi gittiğim evde zaman nasıl geçti anlamadım. 
İzin alıp bir kaç fotoğraf çektim. Ortak arkadaşlarımızla paylaşıp, onları da bu ziyarete bir şekilde dahil etmek için.  Yine de üzeri aile resimleri ile dolu duvar tipi piyanosunu, çiçeklerini, her yerde duvarları süsleyen biblo raflarını... daha bir dolu şeyin fotoğrafını çekmedim.

Sohbet öyle güzel, vakit o denli dardı ki. Yine de binlerce anının elle tutulur, gözle görünür hale getirdiği o güzel evde gün bitiverdi.

Geçen gün aklıma blogda daha önce açtığım başlık için  ( her ev bir ömür )
ne güzel bir paylaşım olur diye düşündüm . İzin de alınca kendisinden, siz de benim gözümden bu eve misafir olun istedim.



Çaydanlık severim ama çinko olanların yeri başka sanki.
Daha bir çocukluk, mahalle, komşu oturmaları falan gibi :)



Benim tavuk seven çok arkadaşım var biliyor musunuz?



Mutfak bir kadının kalesi değil mi?
Peki sizin kaleniz de bu kadar şirin mi?



Biraz da minyatürlerine bakalım mı?








Daha neler neler...  Hepsi bu özel kadının el emeği.



Evler, evler, evler.... bu ev de her yerdeler.
( şiir gibi oldu :)   )



Üstteki karede fiamma'nın kocakarılarından varmış bakın.
Ben de şimdi gördüm.



"Batarken güneş ardında tepelerin,
Geldi veda vakti teletabilerin"

Aranızda bunu hatırlayan vardır. Çocuklarla izlediğimden hala aklımda benim de.
Biraz da evdeki adlarımdan biri "pembe teletabi" olduğundan galiba, bunca zaman geçmiş unutmamışım.


Sahile yürüyerek indim ve vapurla Kadıköy'e geçtim sonra.
Açık havada ve tenha bir vapurla.



Bu fotoğraf geçen yıl Ekim ayında, Serpil Abla'yı Abbas Ağa Parkı içindeki muhtarlıkta ziyaret ettiğimde çekilmişti. Hep böyle gül güzel kadın. 
Ben seni çok seviyorum.


ınstagram da: serpilaksungur

blog; aksungur46.blogspot.com.tr


Son bir şey daha :)




Corona günlerinde Serpil abla'nın ellerinden bu şirin şey daha bir anlamlı değil mi? Paylaşmadan edemedim doğrusu.

 Sağlıklı günlerde yeniden buluşmak dileğimle.




18 Mart 2019 Pazartesi

Barış Manço 81300 - Moda









Geçtiğimiz hafta ben Ankara dan, arkadaşlarım İzmit den gelip güzel bir İstanbul günü paylaştık.


Yazdan kalma derler ya, işte öyle bir günde Kadıköy sahilinde kahvaltı sonrası tramvayla Moda ya geçtik.
İstanbullu olan ben olduğuma göre, gezi programı bana aitti.




Aslında programımda iki müze, bir kilise vardı ama güzel rastlantılar sadece Barış Manço Evi, Moda sahilinde yürüyüş ve Kadıköy Balık Pazarında bir akşam yemeği ile sonlandı günümüz.




        

   Geçen yaz tadilatta olan ev barındırdığı binlerce anı ile karşıladı bizi.
Bir zamanlar bir yazı dizisi yapmış, sonra unutmuştum.
Bakın şimdi aklıma geldi. "her ev bir ömür" dü galiba adı. Evet, her ev bir ömür ama Barış'ın evi sanki birkaç ömrü barındırıyordu içinde. Bir sanatçının, bir koleksiyonerin, bir babanın, hatta bir tasarımcının...Hepsi birden.

Bir sürü fotoğraf çekmişiz ve ben hepsini görün istiyorum. Yine de benim kalbime ayrıca dokunan birkaç kare var. Bakalım mı?


    Kapıdan girince bir Su Perisi karşılıyor sizi.                                                                                           


Arkeoloji seven Barış Manço'nun giriş katındaki salonda birebir  bal mumu heykeli duruyor ünlü piyanosunun yanı başında ve canlı gibi bakıyor gözleri.







Bu evin her köşesi ince bir düşünüşün eseri.  
Vitrinler ya plak, ya gitar ya da yüzük formunda tasarlanmış. 

 







Kravatları :)



ünlü yüzükleri,



sahne kostümleri,



plakları, kasetleri,


kimselere el sürdürmediği, tozlarını kendisinin aldığı cam sürahi ve likör takımları,



çizmeleri, hatta kırbaç koleksiyonu,


biriktirdikleri ve kalbinde götürdükleri ile bir ömür....


 Uçak pisti desenli kravatı için, oyuncak bir uçağı, kravat iğnesi yapacak kadar şeker birinin ömrü.


Merdivenlere bastıkça notalar ses verecek sanıyor insan.


Köşkün alt katında "Şövalye Odası" var.
  

Yaşanan hiç bir şey boşuna değil, her köşesinde onun Belçika yıllarının izleri var.






Adam oldum mu Barış Abi?



Bu taht bir video klip çekiminde kullanılmadan önce bir köy evinin kapısıymış.
Tıpkı benim evdeki kocaman orta sehpam gibi.
 Benimki henüz bir çekimde baş rol alamadı ama kalbimde yeri ayrı. 





46 yıl.... Bazen birlikte doğduk sanışım bundan galiba :)



Kurşunlu vitraylarla süslü bu kış bahçesinde Kurtalan Ekspres kaplamış bir duvarı.




Hem birlikte oku, hem beraber çalış yıllarca.
Uzaklara git, yine de bırakma.... Ne çekti bu kızlar benden ya!



Masaları plak formunda, ferforje sandalyeli bir kafe vardı Kış Bahçesi'nde ama kapalıydı :(  Keyfini biz değil bu sarışın güzel patili sürdü bu yüzden.





Barış ve ilk 45 lik plaklarını birlikte yaptığı Les Mistigris ve Ben :)


O gün ne istesem olacakmış!
Sevgili Lale Manço ile karşılaştık. Önce müzenin bahçesinde,



Sonra da küçük oğlu Batıkan'ın işlettiği sahile yakın bir kafede uzun uzun, hayattan, kadın olmaktan, çocuklardan, ebeveynlerden.... saatler süren kadınca bir sohbete daldık.


Gün biterken
Barış Manço dan size bir selam getirdim, buraya bırakıyorum.

Barış'ı sevenlere.......
Dostluğu özleyenlere.........




********




Bir süredir Öykülü Fular instagramda.
"oykulufular" olarak yaşamına orada devam edecek inşallah.
Ziyaretinizden, orada da sizinle olmaktan mutluluk duyacağım.