Geçen hafta sonlarından birinde son halini görmediğim Hacı Bayram ve çevresini dolaştık.
Ankara ya ilk geldiğim yıllarda bu semte uğrar, yılların yorgunu ahşap evlere, camilere bakıp;
"keşke restore edilseler" derdim.
Fakat restorasyondan kastım, neredeyse yeniden inşaası değildi elbet.
Yazık ki güzelim camii içi ve çevresi sanki yeni yapılmış gibiydi.
Olduğu gibi korunmak üzere bir bakım yapılması başka bir şey herhalde.
Üzüldüm.
Çevre düzenlemesi yapılmış alanda,
serilip taze çimenler üzerine yemek yiyenleri, uyuyanları özellikle görüntülemedim.
serilip taze çimenler üzerine yemek yiyenleri, uyuyanları özellikle görüntülemedim.
Onları sizin hayalinize bırakıyorum.
Şöyle ki, ramazan günleri Eyüp Sultan Hazretlerinin Türbesi etrafında,
kabirlerin üzerinde iftarını yapanları gözünüzün önüne getirin.Onun ufak çaplı bir versiyonu.
kabirlerin üzerinde iftarını yapanları gözünüzün önüne getirin.Onun ufak çaplı bir versiyonu.
Ah yurdum insanı, ah! İyisin, hoşsun da...
Neyse...İşte öyle.
*******
Roma Hamamı;
Bakalım burası ne hale gelecek?
Sonunda Roma Hamamı yerine Fin Hamamı yapıp hizmete açarlarsa şaşmam bu defa.
Kahve molası yine Gramafon Kafe de.
Bir de yağmur bastırmaz mı? Hem de sağanak halinde, hem de sokaklardan sel akıtırcasına.
Dışarıda kar yağarken de çok sevmiştim burayı.
Yağmur da da ayrı güzel.
Pikap da eski şarkılar, elinizde tavşan kanı bir bardak çay, karşınızda bir dost...
Daha ne olsun?
Daha ne olsun?
Gönlünüzce bir hafta sonu dileklerimle.