29 Mayıs 2015 Cuma

Bahar Bitmeden

Sizinle paylaşmak istediğim ne çok şey var.
Ne gariptir ki,
yazmak zor gelse de, burada yer vermeyi düşünüp çektiğim fotoğraflar biriktikçe
 içimde bir yük ağırlaşıp duruyor.
 Biliyorum , hafiflemenin tek yolu da yazmak.
Yok, bu durumun sizinle ve hatta benimle bir ilgisi yok katiyen.
Bunun tek müsebbibi zaman! 
Ve onun önüme getirip bıraktıkları.
Malum, şu günlerde aramız pek iyi değil kendisi ile.
 Hayatımdan isimler, öyküler eksiltmekle kalmıyor, en sevdiğim mevsimi de sürükleyip götürüyor üstelik. Kızgınım ona çok!
Neyse ki, benim de Ondan çalıp elle tutulur, gözle görülür hale getirdiğim vakitler var.
Kim bilir bu yüzden belki zaman da bana kızgındır.
Ne dersiniz?




Neyse işte,
Bahar bitmeden yarım kalmış işler bitsin istedim ve bu merserize şalı 
( bir arkadaşım örüp "ipim kalmadı" diye yollamıştı) 
Ben de, ilk yaz akşamlarında hem büyütmüş hem de bitirmiş oldum.


Elimdeki pamuk ipleri kullanınca böyle bir şey çıktı ortaya.
Kenar örneği arşivimden. Kim bilir ne zaman, kimin paylaşımından almıştım ?
Kötü bir arşivciyim ben.





Biten bir battaniyenin ardından örülen minicik elbiseler.
Süslendiler, içlerine rendelenmiş mis kokulu sabunlarla lavanta tohumları, önce pelur kağıtlara, 
sonra tüllere sarılıp dolap içlerine, kışlık giysilerin ceplerine saklandılar.





 Cep demişken,
Bir zamanlar örülüp işlenmeyi bekleyen hırka, 
iğne ipliği elime almayı hiiiç canım istemediğinden ( tembelliğimin yeni kılıfı),
tığ işi iki cebe kavuşup gelecek kışı beklemeye başladı.





Sonra,
Eski komşum, eskimeyen dostum Banu geldi Kayseri'den. 
O da başka bir alem! :))
Başka başka şehirlere taşınır ama hep gelir bulur beni sağ olsun.
Biz yine usanmadan, çocukların küçüklüğünü, sabahları kahve sefalarımızı, arabaya doluşup
 çoluk çombalak yollara düştüğümüz, bol kahkahalı gezilerimizi konuşup durduk.
Aylak Madam, Piraye Cafe'nin bahçesindeki ağaçlar, yoruldu bizi dinlemekten.


Şimdi, baharın bu son cumasında,
Ayrancı Antika pazarında görüp bayıldığım, şimdilik bizim eve transfer olan bu çalgıcı palyaçolarla size " müzikli, neşeli, gönlünüzce bir hafta sonu" dileyeyim.
Sevgimle.

7 Mayıs 2015 Perşembe

Cihan'a Mektup




Cihancım;

Ben bu yıl baharın geldiğini senden öğrendim biliyor musun?
Bana gönderdiğin e-postaların birinde yazmıştın, benim gönlüme de bahar gelsin diye.
Son zamanlarda yaşadıklarıma ve çocuklarımın babasını kaybedişime benimle birlikte üzülmüştün.
Sonra da acılarla dolu yüreğinin kapılarını açıp bana uzun uzun yazmıştın.

Aynı yerlerde yıllar ve yıllarca yaşamış iki kadın olarak ne kadar geç tanıştık biz.
Oysa aynı demiryolu'nun çocukları, aynı sahillerin gençleriymişiz.
Arkadaşlığa değer vermiş, dostlarımızı yere göğe sığdıramamışız.
17 Ağustos depremi ikimiz hayatını da derinden sarsmış.
Körfezin bir yakasında sen, diğerinde ben.
Akşamları balkonda bir bardak çayı yudumlarken birbirimizin evlerinin ışıklarına bakmışız.
Hayatlar, hikayeler uydurmuşuz o evlerin içinde yaşayanlar için.,
Ama sana bir sır vereyim mi?
Doğrusu sen o ışıklı evlerin birinin sahibesi olarak benim hayal edemediklerimden çıktın.

Hem naif, hem güçlü. 
Bu kadar çok şey bilmesine rağmen, müthiş tevazu sahibi.
Hayatın hoyratlığını her dem yaşamış biri olarak bir gülün güneş altındaki taç yaprakları gibi 
şeffaf, zarif...

Dün seni ne çok andım gittiğim tuhafiyede bilsen.
Bir ara her biri değişik kuş evi formundaki düğmeleri avucuma dizip Nazan'a gösterdim.
" Bak! Cihan'ın kuş evleri bunlar" Diye.

 Şimdi hatırladım,
önceki gün yıllardır asılı duran kapı çelengimi değiştirmiştim.
Üzerinde annemin sevdiği sarı güller olan bir çemberi dış kapıya bağladığımda sanki bir eksik vardı.
Gittim, ıncık cıncık kutularımın birinde nicedir bekleyen pembe kuşu buldum, 
güllerin arasına kondurdum.
Sonra bir adım geriden baktım,
Gülümseyerek " Cİhan'ın kapısı gibi oldu sanki" Dedim içimden.

Biliyorum,
Sen dün olduğu gibi gelecek günlerde de zaman zaman benimle olacaksın.
Bazen bir kanaviçe deseni ile, bazen kalpli kurdeleli kurabiyelerle aklıma düşeceksin.
Tıpkı bir zamanlar gönlüme dokunduğun gibi o an'a dokunacaksın usulca.

Mektubumu yaşarken yüzüne söyleyemediğim cümleyle bitirmek istiyorum izninle Cihan'cım
" Tanıştığımıza çok memnun oldum "

********
Cennet mekanın olsun güzel arkadaşım.