Çengelhan Rahmi Koç Müzesindeyiz yine.
Üst kattan bu avluya bakmayı çok seviyorum.
Binanın (hanın) tam olarak kapanmayan iki kanatlı ahşap kapılarında kocaman bir asma kilit olduğu zamanları biliyorum. Restore edilip müzeye dönüştürülmesini adım adım izlerken nasıl mutluysam oraya her gittiğimde öyle mutlu oluyorum. Kaç kez gittiğimi ise gerçekten unuttum.
Müzenin bu kapı üzeri detaylarını çok seviyorum.
Ben aile büyüklerinin eski ipek mendillerini saklıyorum.
Hatta saklamıyor, cam sehpamın içinde sergiliyorum. Sayıca azlar, dört taneler ama onları görmek hoşuma gidiyor. Sizin evinizde belki böyle para keseleri vardır ve belki benim gibi gözünüzün önünde olmasını istersiniz. Fikir olsun :)
Oyuncak trenler Ayşegül kitaplarındaki resimleri hatırlattı.
Salonun orta yerine kurulmuş tren rayları, bir kenarda ışıl ışıl bir çam ağacı,
çuf çuf yol alan treni halının üzerinde uzanmış elleri çenelerinde izleyen bir çocuk.
Hatırlayanınız var mı, uyduruyor mu hafızam ?
Katlar arası sahanlıklarda bu güzel raflar ve bakır kaplar var.
Biz alt kata iniyor, bugün müze ziyaretimizin asıl nedeni olan rahmetli Zeki Alasya'nın
Buda Koleksiyonunu görmek istiyoruz.
Bir koleksiyoncuyum diyemem ama koleksiyon sahiplerine inanılmaz saygı duyan biri olarak
Zeki Alasya'nın yıllar evvel bir televizyon programında hikayesini anlattığı bu koleksiyon sanatçının vefatından sonra ailesi tarafından Rahmi Koç Müzesi'ne bağışlanışı ile en doğru adresi bulmuş.
Göbeğini seversem şansım dönermiş. Hayır, inanmasına inanmam da,
hep şu gezi programlarında görüp dinlediklerim aklımı çeliyor ; )
hep şu gezi programlarında görüp dinlediklerim aklımı çeliyor ; )
Bu arada 25 yıl boyunca topladığı heykellerin hepsini kendine benzetse de,
birinde sanatçının bizzat kendisi resmedilmiş.
Bulan var mı?
Ay yoruldum!
Bir de ben kurulayım şu koltuğa.