Gezi dediğime bakmayın siz.
Dağ bayır gezmek için daha çok vakit, daha sıcak bir hava lazım bana.
Sözünü ettiğim, yarım cumartesilere sığdırılmış sanat gezileri şimdilik.
Geçen yıllarda
"Neşeli Cumartesilerim" başlığı altında yazardım gezi notlarımı.
Hadi yine neşeli bir cumartesini yad edelim sizinle.
Yad edelim diyorum, çünkü bu sergilerin üzerinden iki hafta geçti bile.
Fotoğraf sanatçısı Ali Öz ün;
Tarlabaşı "Ayıp Şehir" Fotoğraf Sergisi beni çok etkiledi.
Şimdiler kentsel dönüşüm yaşayan bu semte
80 li yıllarda annemle birlikte birilerini ziyaret için gitmiştik.
O zaman da beni çok sarsmıştı o sokaklar.
Çok güzel, çok hüzünlü ve çok kimsesizdi yüz yıllık binalar.
Orada yaşayan her insan başlıbaşına bir roman kahramanı sanki.
Dinlediğim her hayat bir Yeşilçam Filmi.
Uzun, upuzun bir yazı olur anlatsam.
Lakin, uzun yazıları buraya değil "Mavi Kaplı" ya yazıyorum ben.
Hoş onu da yapmıyorum nicedir ya...
Diğer salonlardaki resim, heykel sergilerini keyifle dolaştık.
Üstelik Nazım Hikmet Haftasıydı.
Bir kadere söz geçiremem, bir de saçlarıma :)
Onun da, benim de saçlar hep asi, başıboş.
Tek ortak yanımız da bu galiba.
Ha, bir de memleket sevdamız.
Daha ne olsun!
Bu tablonun adı "Bir Kadım Bir Erkek"
Artık pardesü giyen erkekler daha mı az ne?
Çalışmanın adı "Küresel Açlık" gibi bir şey di.
Hatırlamadım diye kızmayın,
Küçüğüm hala nasıl anlatıldığını çözmeye çalışıyor bence baksanıza.
Bu salonların bir ruhu var sanki.
Sessizliğini, sizi gördüklerinizle başbaşa bırakışını hep sevmişimdir.
İşte, gezi sonu dinlenme mekanı.
Sanat Cafe.
Sandalyemde Frida yazıyormuş :)
Burada isteyen raflardan bir kitap alır okur,
isteyen mis kokulu kahvesini içer.
Bendeniz ikisini birden.
Hafta sonunuz mutlu geçsin efendim.
Nacizane önerimdir ;
Kenarına, kıyısına "sanat" mutlaka dokunsun.