Aranızda Eskişehir'i, hadi onu da bırakın,demiryollarını sevmeyen var mı bilmem.
Ben her ikisini de çok severim.
Cıvıl cıvıl gençlerin doldurduğu caddeleri, kafeleri, şeker kutusu gibi evleri, Porsuk Çayı ve
yenilenen yüzü ile hep gülümseyen bir şehirdir bana göre Eskişehir.
Demiryolları ise tuhaf bir hüzün saklar içinde.
Öyle kendi halinde, acelesiz ve hayattan yorgun insanların ulaşım seçeneğidir sanki.
Ben gecenin bir vakti yola çıktığımdan güzelim Ankara Garı'nın fotoğraflarını çekemedim .
Ama, gelecek sefere, söz!
Garın fotoğrafları yok ama perondaki anlamlı serginin var :)
"Demiryolcu Çocukları Resim Sergisi"
Her resmin altına ne hikayeler, ne şiirler yazılır değil mi?
7 den 70'e her yaştan ressamın eserleri var sergide.
Ankara da olup da yolu yakınlarına düşenler mutlaka ziyaret etsin derim .
Küçücük ellerin maharetine hayran kalmak,
ya da gönlünüzdeki resmi başka birinin nasıl olup da yapabildiğine şaşmak için.
Bu şehre gelip Haller' e uğramamak olmaz!
Biz gittiğimizde Satranç Şampiyonası varmış.
Burada da gençler, büyüklerle yarış halindeydi
Aklıma lise yıllarında satranç kulübüne üye oluşum geldi...Nasıl sıkılmıştım.
O zaman anlamıştım planlı programlı,
sonrasını, daha daha sonrasını düşünerek davranmanın bana göre olmadığını :)
Benim oyunum tavla.
Biraz şans, biraz akıl, çokça şaka...Tıpkı hayat gibi.
Burası Odunpazarı'nda bir çay bahçesi.
Hani şu köy meydanlarında olur ya, işte öyle.
Tahta masaları, sandalyeleri, ağır aksak iş gören çalışanları, hep aç kedileri...
Tepenizde çınar, kestane ağaçları. Bir de güzelim sonbahar güneşi.
Zaman tembel tembel akıyor böyle anlarda.
Ne güzel bir ağaç!
Biz çayımıza kardeş olsun diye haşhaşlı çörek aldık karşı fırından.
Mis gibi, taptaze. Yapan, satan, fırının sahibi aynı genç hanım.
Az aşağıda sadece kadınların tezgah açıp elişlerini sattıkları pazar var.
Oh, afiyet olsun kuzum!
Çarşı ortasında bu minik evler masal kitaplarından çıkma sanki.
Karşı tarafında bir turşucu var ki, bayılırsınız.
Minicik dükkan, türlü çeşit turşu dolu renk renk kavanozlar.
Geceler gündüzler kadar sesli, kalabalık burada.
Lakin Porsuk Çayı inadına sakin. Sanki akmaya üşenir gibi.
Lüle Taşı yüksükler dünyanın farklı ülkelerinden arkadaşlarımın siparişi.
Atlı Han'dan aldım.
Ne zaman alsam, ne kadar alsam bana hiç kalmıyor.
Biri İspanya ya, biri Costa Rica...Diğerlerini unuttum bak!
Biliyor musunuz, benim Malezya dan da bir arkadaşım var.
Adı Umi. Sadece resin sandalet magnetler ve hatıra tabaklar biriktiriyor.
Bu da onun için. Nasıl sevinecek!!
Bu sabah dönüş yolunda, YHT'nin penceresinden çektiğim görüntü.
Şimdi; iş, örgü, tv de dizi zamanları başladı.
Yeni hafta hepimize huzur ve güzellik getirsin inşAllah.
Ankara'da yüksükler nerede satılıyor?Sizi izlerken benimde ilgimi çekti;ama güzel olanlar:))
YanıtlaSilYurt dışındaki koleksiyonerlere bakınca, burada değil güzelini, yüksük bulmak bile zor arkadaşım.
SilBuldukların da genelde pahalı. Daha doğrusu tutturabildiklerine..Çok ucuza aldıklarımda oldu, satan kişi ile takıştığım da:) Galiba biriktirmenin güzel yanları bunlar. 35 tl lik yüksüğü 5 tl ye bulunca sevinmek, tanımadığınız birinden gelen süslü bir paketi açmak gibi.
Ben kredi kartı kullanmam, eğer öyle olsaydı ünlü alışveriş sitelerinden almak daha kolay ve ucuz.
Zaten benim amacım sayıca çoğaltmak değil. Vesile olduğu, olacağı olayları yaşamak.
Ankara da Ulus da bir dükkan seramik olanları satıyor. Sıradaki antikacılarda da var tek-tuk. Bir de Tunalı Hilmi Caddesi'nde bir hediyelik eşya dükkanı ara sıra getirir canım.
İşte böyle...
Ha, unutmadan. Benim koleksiyonumun çeşitliliği asıl gezip dolaşan, bu arada beni düşünen dostlarımdan ve uluslar arası takas dan geliyor.
SilŞu sıralar 200'e yakın yüksüğüm oldu. Yani henüz bebek bu koleksiyon :)
2 00 Tane bebekse:))Yurtdışında çok yakınlarım var;onlara söylerim.Bende de çok eski bir tane var.Sevgiler:
SilÖzellikle, İspanya, Portekiz ve Güney Amerika ülkelerinde çokça üretilen bir obje Nilgün. Çeşit çok fazla ve koleksiyoner sayısı da öyle.
SilEvet, benim koleksiyona diğerlerinin yanında değil bebek, cenin bile sayılmaz. Ema diye bir koleksiyoner var. 8000 den fazla yüksüğün sahibi. Ben onun yerinde olsam müze açardım.
Almanya da bir tane var :)
İnanmazsan bak!
http://tulinsthimbels.blogspot.com/search/label/%C3%BClkeler%20%C5%9Fehirler
Oooo Eskişehir gezisi yapılmış,sergiler gezilmiş !
YanıtlaSilNe zamandır görmedim Eskişehir'i şimdi özlemim depreşti.
Senin minik orada öğrenciydi değil mi Tülinciğim?
Evet canım, 3. yılında. O yüzden bir ayağımız Eskişehir de. Git, temizle, alışveriş-yemek yap durumu yani. Ama çok zevkli. Bir de kıymeti biliniyorsa hiç yormuyor.
SilBaksana kuzum bir de peşimde geziyor çarşı-pazar :)
( fotoğraflardaki çörek tutan el onun:))
Sağlık olsun arkadaşım.
YanıtlaSilGençlerin yolu açık ,şansları bol olsun!
Rustik şömineli evler senin arzun üzerine yapılmış bir yayındı :)
Çok teşekkür ederim canım, ne hoş bir insansın sen :))
SilTülincim yine paylaşmışsın güzellikleri bu yıl benimde haftasonu gezi listemde ilk sırada Eskişehir Var.
YanıtlaSilSelam ve Sevgiler
Gezi düşünüldüğüne göre işler bitti galiba ;)
SilHadi inşAllah canım.
Nerdeeeeee Tülincim benim gibi sabırsız biri(Bu konularda)hala nasıl oynatmadı ben bile şaşıyorum kardeşim taşınamadı eşyalar ortada benim sipariş ettiklerim depoda mutfak tadilatta bu karmaşanın ortasında birde Ankara kökenli sorunlar:((Bende çareyi önümdeki günleri planlayarak oyalanıyorum:))Selamlar
SilNe çektin be Serap!
SilAma n'apacan, mecbuur. Şaka bir yana, gençlerin lugatıyla " salla gitsin".
Bunlarda da vardır bir hayır.
SEVGİLER.
eskişehiri hayal meyal hatırlıyorum...
YanıtlaSilbabam trenciydi..hep trenle seyahat ederdik...ve eskişehirde trenimiz aktarma yapardı...
ve bu tren değiştirme arasında biz eskişehiri gezerdik ailece...
ben de bir trenci çocuğuyum :))
Demiryolcu Çocuğu grubuna katılabilirsin o halde :) Ne güzel Figen!
SilAklımda kalan en güzel Ankara-Eskişehir anıları lisede öğrenciyken 7-8 kişilik bir arkadaş grubuyla birkaç kere yaptığımız tren yolculuklarıdır. O zaman mavi tren günde iki kere kalkardı Haydarpaşa'dan Ankara'ya. Biz gece mavisine binerdik. Sabaha karşı tren Eskişehir'de durduğunda trenin pencerelerini gecenin serinliğine açıp, camdan sarkarak seyyar satıcılardan haşhaşlı çörek alır, mideye indirirdik. Bu yolculukların en sevdiğim diğer bölümü de Haydarpaşa'da ve Ankara'da tren öncesi Gar Lokantası'nda demlenmekti :) . Bir de artık modern trenlerde kalmayan ninni gibi çıkır çıkır tren sesi...
YanıtlaSilNe güzelmiş!
YanıtlaSilBen de o ninni sesini çok arıyorum Aybige. Modern zaman trenlerinde tren olduğu yerde duruyor, manzaralar pencereden geçiyor sanki.
Gar lokantaları ise film platoları gibi hala.