Canımın içi İstanbul.
Nereden baksan güzel.
Hüzünlü şehir, seni çok özlüyorum...
Yeğenim evlendi geçenlerde.Biz kınaya gidemedik ama ben kına yaktım yine de.
Aslında iyi ki de gidemedik.
Gelinin annesinden ve hatta gelinden çok ben ağlıyorum. Hem de kırk çeşme pınarı gibi.
Gelinin annesinden ve hatta gelinden çok ben ağlıyorum. Hem de kırk çeşme pınarı gibi.
Ablası gidiyor, sıra bu sarı kızda.
İki kuzen değil, iki kardeş gibidir bu ikisi.
Huyu suyu çok benzer birbirine. Bir de sırdaştırlar ki, sormayın gitsin.
Gelinleri, gelinlikleri, törenleri severim ben. Telaşlı, coşkulu, mutlu günler oluyor.
Çoktan görmediğiniz eş, dost, akraba biraraya geliyor.
Sofralar kurulup kalkıyor, sohbetler edilip çaylar kahveler içiliyor.
Hayat bayram oluyor :)
Hadi bakalım, kızlar gidince sıra sende Küçüğüm ;)
Yaz, yaz...Alp yaz, Korhan yaz, Enes, Altuğ yaz, Hande yaz....
Benim liste bu kadar. Bakalım hangisinin adı silinecek ayakkabının altından ?
Gelinin kuşağını sizde kim bağlar?
Bizde küçük erkek kardeş bağlar. Kardeş yoksa, kuzen ne güne duruyor.
" Paketledim, artık gidebilirsin" gülüşmesi :))
"Hoşçakal Zeus"
Terzi elin kırılsın, amanın dar geliyor düğmeler durumu.
" Ben sana; zayıfla biraz. Demiştim değil mi :) "
Hadi, Allah mesut etsin !
Bir yaş daha aldım zamanın elinden.
Çocuklar hatırlamasa, ben çoktan unutmuştum aslında.
Pasta yok. Muhlama, mısır ekmeği, laz böreği var...Oh, iyi ki var...
Sizinde ağzınızın tadı hiç bozulmasın.
Sevdiklerinizle beraber, şerbet gibi bir hafta sonunuz olsun.