28 Ekim 2016 Cuma

Kaldırımdaki Ayak İzleri ve Tabelalar


Başlık her ne kadar "kumsaldaki  ayak izleri" kadar romantik olmasa da, 
ben Tallinn Konservatuarı yolundaki bu izleri görmenizi çok istedim arkadaşlar.

Baksanıza, birilerini yıllar sonrasına taşımak o kadar da zor olmuyormuş dedirtiyor.


Üşenmedim baktım, kendisi bir aktör ve yönetmenmiş.


25 filmde rol alan aktrist ve şarkıcıymış. 
Talin de doğmuş, Talin de ölmüş.


Fotoğrafı uzaktan çekseymişim ne oldukları daha iyi anlaşılırmış.
Bunlar konservatuarın park alanına giriş bariyerleri :)

 
Verner Nerep; besteci ve koro şefi imiş.
Şarkı Festivalleri düzenlemiş sonra İsveç'e yerleşip ömrünün sonuna kadar orada yaşamış.


İşte bir bayan. Ayak izinden belli zaten değil mi?
Kendisi bir opera sanatçısı imiş ve Stalin Ödülü dahil bir çok ödülün de sahibi olmuş.


İşte Vikipedia da kendisinden koca bir sayfa bahsedilen şahıs. 
Askeri okulda yetişmiş bir mühendis. 1941 yılında Kızıl Ordu da görev yaparken şarkı söylemeye başlamış. Çok ama çok ünlü olmuş. Büyük büyük ödüllerle onurlandırılmış.
1944 de Tallinn Konseratuarı!nda hoca olmuş.


Gezdiğim her şehirde bu dükkan tabelalarına gözüm takılır.
Şehrin kimliği ile küçük ip uçları veren bu detayları görüntülemezsem olmaz !
Niye ise, ben de bilmem :)



Şirinler ama değil mi?



18 Ekim 2016 Salı

Gündüz Plaket - Gece Hamlet

Yaz boyu bir sürü melek yardım etti ve biz Türkiye  Emekliler Derneği  TÜED aracılığı ile  
6 tane tekerlekli sandalye bağışında bulunduk.

Geçen hafta TÜED Genel Başkanı Sayın Kazım  Ergün bizim bu küçücük çabalarımızı plaket ve teşekkür belgesi ile ödüllendirdi.




 Kendim için aldığım da var, yanımızda olamayan bağışçı arkadaşım için de. 

      ****

 Aynı gün eski iş yerinden uzun zamandır görüşemediğim arkadaşlarımla buluştum.
Vaktin nasıl geçtiğini anlamamışım. Malum artık hava da erken kararıyor.



Operanın önünden geçerken bir kalabalık, bir kalabalık!
Meğer o gece Hamlet armış. 2 Perdelik Bale. 2 de bilet de bulunca değmeyin keyfime.


Bu binayı hep sevmişimdir.




Malum, fotoğraf çekimi oyun süresince yasak ama selam da değil :)


Seyircilerden ıslık, alkış kıyamet!

Devlet Konservatuvarı sanatçıları her alanda çok disiplinli ve gerçekten kendi kulvarlarında 
çok iyi yetişmiş sanatçılar.
Gençlere de  hayran kalmamak mümkün değil.


Gece gece evin yolunu tutarken sanata bir ömür adamış bütün bu büyük insanlara 
bir kere daha şükran duydum.
-Cüneyt Gökçer gecenin karanlığında bana "iyi ettin" diyor gibi-

 (alıntıdır)

 -Leyla Gencer-


-Muhsin Ertuğrul-

Opera binası bence Ankara yı Ankara yapandan biri. 
Ben yıllarca  önünden her gün iki kere geçen, zaman zaman içinde tiyatro oyunları izleyen,
konserler dinleyen biri olarak bu yazı için baktım tarihine.

****



Ulus'daki Opera Binası önce sergi sarayı olarak inşa edilmiş, daha sonra opera binasına dönüştürülmüş. 

1933 yılında bir yarışma sonucu Şevket Balmumcu'nun projesi kazanmış.

 Ancak 1940 yılında Poul Bonatz tarafından Opera binasına dönüştürülmüş. 

Hatta Şevket Balmumcu'nun bu olay sonrası çok üzülüp mesleki yaşamını bitirdiği de söylenirmiş.

****

Ya işte böyle.

Bu ay bitmeden sizin sanat takviminizde  var mı birşeyler?


3 Ekim 2016 Pazartesi

Riga Sokaklarındaydık


Hatırlarsınız Ağustos ayında bu sayfalarda birlikte Riga sokaklarındaydık.
Sonra eylül geldi, ben sokak çalgıcılarını, kiliseleri, parkları, müzeleri bir kenarda bırakıp 
tekrar  Ankara dan Küçük Ev'e gittim. İki hafta kadar kalıp, misafirlerimi yolcu ettikten sonra kışı geçirmek üzere yuvaya döndük. 


Artık daha çok birlikte olmayı ve hep güzel şeyler paylaşmayı dileyerek
 kaldığımız yerden Riga yı gezmeye devam edelim diyorum.
Bakın ben hazırım. Ne dersiniz?


Her üç karede de görülen St. Peter's Kilisesi Kulesi.
Nesi ilginç derseniz. Üzerinde saat var ve ben bayılırım saat kulelerine.





 Giriş ücretliydi, girmedik bizde. Adım başı kilise zaten. Hem de bedava.


Riga da bulduğum tek sokak çeşmesi.


Kendisi kimdir bilmem ama bulunduğu park çok güzel.



Galiba Riga da beğenmediğim tek heykel bu. 
Bremen Mızıkacıları imiş. Çoluk çocuğun rüyasına girer korkutur bu bence.


Burası neydi unuttum :/


                                             Ama bunu biliyorum, öğrendim; Powder Tower.
   Pudra Kulesi mi? Nasıl yani? dedim. Çocuklar gülüştüler. Barut Kulesi. Yani eski baruthane imiş.



Her caddede, her sokakta birden fazla hatıra eşya satan dükkanlar var.


Burada vitrindekiler dükkanın azameti ile ters orantılı.


Bu küçük dükkanlar daha sevimli, daha çok çeşide sahip ve daha ucuz.
Hatta pazarlık bile edebilirsiniz.


Küçük kafeler bina altlarında yol boyu dizi dizi.


 Yok ben buna girmem! Ne olur, ne olmaz şeytan doldurur ;)


Her yapı tarih, kültür, sanat diye bas bas bağırıyor sanki.




Duraktaki bank da aslında bir heykel.Öyle çok yürüdüm ki, 
ayının arkasındaki yeşilliğe aynen yatasım vardı.



 Arada böyle şirinlikler çıkıyor karşınıza unutuyorsunuz yorgunluğu falan.
Kışın kar yağarken bu evin içinde, şömine karşısında kitap okuduğunuzu falan hayal ediyorsunuz.


Sonra başka bir caddede bir yapının bahçesindeki ağaçların arasında bayrağınızı görüyorsunuz.
Kalbiniz pır pır ediyor aniden. Evet Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği burası.


Özgürlük Anıtı 
"Letonya Bağımsızlık Savaşı'nda (1918-1920) ölen askerler anısına 1935'te dikilmiş anıttır.
Letonya'nın simgelerinden biri olarak kabul edilir. Granit, traverten ve bakırdan yapılmış anıt 42 metre yüksekliğindedir. Bulunduğu yer, Riga'daki resmi törenlerin ve sosyal olayların gerçekleştiği bir noktadır.
Anıt, Letonya tarihini anlatan on üç heykel ve rölyeften oluşur; 
ortasında 19 m yüksekliğinde dikilitaş yükselir.
 Dikilitaşın üzerinde ise 9 m yüksekliğinde özgürlük figürü vardır.
 Figür, başının üzerinde 3 yıldız tutan bir genç kadın şeklindedir. 
Bu üç yıldız Letonya'nın üç bölgesini simgeler"

Diyor WİKİPEDİA


Rus Ortadoks Nativity Katedrali






İçeriye saçınız açık giremiyorsunuz. Erkeklerde uzun pantolonlu olmak zorunda.
İçinin güzelliğini görmeniz için bu kareyi bir yerlerden bulup aldım.
Çünkü  fotoğraf çekimi yasak.


Kapı girişinden çektiğimden bir şey anlaşılmıyor zaten.
Tertemiz, gösterişli ve güzel bir kilise.




Burası da evlilik parkı. Bir tür açık hava fotoğraf stüdyosu.
Etrafta böyle süslü ağaçlar,


ilginç dekorlar var.


Biz üniversitelerin mezuniyet günlerine denk geldiğimizden fotoğraf çektiren 
gelin damatlar yerine, şık giyimli bakımlı genç kızlar, erkekler ve ebeveynler  gördük.


Kuzey de her başkentte böyle yemyeşil kocaman parklar ve hepsinde " Aşk Köprüleri" var.
Bizde ya aşk az ya da köprü :)




Riga Opera Binası


Ağustos ayında " Bolero" varmış. Kim sevmez?


Taç benimkilerin başına düşer mi ki? Bir adım sonra hoop  küçüğün kafasında :)


Bu tramvayın yolu bir bu Japon bekledi bir de ben. Erdik sonunda muradımıza.


Ah ! işte benim için bu gezinin unutulmazı. Riga Balık Hali.


En az bir kedi kadar balık seven ben, bu uçsuz bucaksız balık tezgahlarının arasında mest oldum.


Ne arasanız, hatta ne aramazsanız mevcut.
Adını sanını bilmediklerim dahil onlarca balık, havyar, kabuklu deniz canlıları.....
Tezgahlarda tertemiz önlükleri ile güler yüzlü bayan satıcılar var. 
Fiyatlar da görebileceğiniz gibi son derece uygun.




Otobüs terminalinin hemen yanından geçip denize dökülen bu nehrin kenarları nilüferlerle kaplı.
İyice bakarsanız bir tane çiçek görebilirsiniz belki :)


İki koca gün yine çabucak geçti . Biz geldiğimiz otobüsle  Tallinn'e geri dönüyoruz.
Bir ülkenin başkentinden diğerine  dört saatlik bir yolculuk hepsi.
Bunun için şu kapıda duran bayan görevliye pasaportunuzu ve biletinizi göstermeniz yeterli.
Gümrük geçişi, güvenlik araması... I- ıh hiçbiri yok. Ben sıraya girdim bile :))

***********

Ekim ayı ve İslami Yeni Yıl size gönlünüzdeki dilekleri en hayırlı hali ile getirsin inş.
Adımladığınız yollar hep sevdiklerinize çıksın.