Sevgili Leylak Dalı "Bıktım pandemiden, gün saymaktan, yeni normalden, eski anormalden, maskeden, bulaştan, mesafeden, turkuaz renki ölüm-dirim tablolarından. her gün aynı şeyleri yapıp yazacak birşey bulamamaktan diyor ve belki ortalık biraz canlanır diye bir mim uyduruyorum. En sevdiğim şeyi konu ediyorum, kitaplar ve kitaplıklar, katılmak arzu eden yorum bıraksın ve sayfasında paylaşsın. " Demiş.
Zaten hazırda son okuduklarımı yazıp bıraktığım bir taslak vardı, ondan yürürüm ben dedim :)
Hadi bakalım. Soru - Cevap şeklinde ilerleyecek bu yazıda neler yazacağımı ben dahi merak ediyorum şu an.
1- Kitaplığınız temelleri ne zaman atıldı, ilk kitaplığınız devam mı yoksa yıllar içerisinde yeni kitaplıklar mı oluşturdunuz?
Okuma yazmayı öğrendiğim yıl benim de evde bir portakal sandığım oldu.
Şaka falan değil, ahşap bir portakal sandığı ilk kitaplığımdı.
İki abim, annem, babamla yaşadığımız o tavan yüksekliği eninden büyük evde abimlerle benim birer sandığımız vardı kitaplarımız için. Benimkinin içine önce Ayşegüller geldi. Sonra Tinalar ve çocuk kalbimi acıtan Kemalettin Tuğcular... Hatta ilk Kemalettin Tuğcu kitabımın adı da aklımda; "Altın Bilezik" . Kitaplarım çoğaldıkça bir kitaplığa sahip olmak en büyük hayalim oldu. Henüz okula gitmeden ve de okuma yazmayı bilmeden küçük abimin elini tutup Çocuk Kütüphanesinin yoluna düşen benim için kitaplarım bir hazineydi. Portakal sandığım ise hazine sandığı.
Nasıl severdim o kütüphaneyi. Bir caminin servili yemyeşil bahçesine bakan bir taş binaydı. Abimler okulun yaz tatilindeydi. Her gün değilse de sıklıkla yolunu tutardık kütüphanenin. Görevli kadın personel, bana bol resimli kitaplar verir, bunları uzun masaların birinde değil de, yere yakın pencerelerin geniş pervazlarının içine oturarak karıştırmama hiç kızmazdı. Bazen sıkılır pencerenin demir parmaklıklarının dışındaki bakımlı güzel bahçeyi izlerdim. Yine de serin ve loş sessizliği ile içinden demir yolu geçen şehirde ne evimiz, ne de sokaklar...en sevdiğim yer o kütüphaneydi.
Bir gün resimlerin altındaki kocaman bir "A" harfine bakıp, okumak nasıl bir şey ki? diye düşündüğümü hatırlıyorum. Okumayı bilenler üstün insanlardı sanki. Bu yüzden en yakın arkadaşım benden bir yaş büyük Demet o sonbahar da mahalledeki okula kayıt yaptırınca ben ısrar kıyamet annemi zorla o okula götürmüştüm. Çok değil 2 yıl sonra bana başarı ödülü olarak bir kitabı imzalayacak olan müdür bey kaydımı yapmamış, üstelik annemi de azarlamıştı. Hanım bu çocuğu başınızdan mı atmak istiyorsunuz? diye. Annem de kıpkırmızı kesilip ne münasebet? O tek kız çocuk ailemizde demişti.
Hayat bana aynı anda üzülüp sevinebilmeyi o gün, o müdür odasında ayakta duran annemin elini tutarken öğretti vesselam :)
Ah! soru neydi?
Kitaplık hayalim uzun aman bekledi. Şimdi evimde hemen her odada kitaplıklar ve salonumda benim çizip ölçülendirdiğim bir kütüphanem var. Yani ilk haline ilaveler yapsaydım, evimin duvarları şehir halinde ahşap portakal sandığı bırakmazdı. Hoş artık meye sandıkları da çirkin plastiklerden.
Kütüphanem aynı zaman da yüksük koleksiyonumu da barındırıyor için de.
zaten yüksüklerimin de her biri bir kitap :)
***********************
2- Kitaplığınızdaki en eski kitap hangisi, fotoğrafını da koyabilirsiniz?
Bunu daha önce blogda yazmıştım sanırım. Bakayım...
iŞTE BULDUM!
Vadideki Zambak
Gün Basımevi - İstanbul 1953
Bu kitabın hikayesi ise BURADA
****************************************
3- Kitaplığınıza ilave ettiğiniz en son kitap hangisi, fotoğrafını da koyabilirsiniz?
Kütüphaneme son olarak bir kaç kitap birden geldi Kitapyurdu'ndan.
Bir de Yıldız Kenter: Tiyatro Benim Hayatım
4- Kitaplığınızda bir başkasından alıp iade etmediğiniz kitap ya da kitaplar var mı? İsimleri neler?
Var :) Hepsi büyük oğlumun kitaplığından. Kimini gerçekten unutmuşum ( yine de nedense karidor sonundaki odasına gitmiyor onlar ) kimi de ona unutturduklarım.
En son M . Ende lerini unutturdum :) Ama onun öyle çok kitabı var ki.
Bu arada o da benimkilerden cebren ve hile ile eksiltiyor.
****************************
5- Kitaplığınızdan bir başkasının isteyip geri getirmediği kitap ya da kitaplar var mı? Hatırlıyorsanız hangileri?
İlk kaybım bir cilt Tina idi :( Dayımın çocuklarına vermiştim gitti ve dönmedi...
Sonrasında okuyup sevdiğim pek çok kitap verdim arkadaşlarıma ve çoğu da dönmedi.
Yaşadıkça gidip dönmeyenlerim sadece kitaplarım olsaydı dedirtti hayat.
Çok da üzülmedim yani. 10 yıl önce bu kaybı buloğumda BURADA anlatmışım yine de.
6- Kitaplık düzeniniz neye göredir? Yazar adı mı? Yayınevi mi? Kitaplığa giriş zamanı mı? Rastgele mi?
Bu iş biraz karışık aslında. Şöyle ki ; Atatürk ile ilgili yayınlar yazanı, yayınevi neresi olsun yanyana duruyorlar. Şiir kitaplarım ve biyografiler de yazar ve yayınevi gözetmeksizin bir sıradalar. Kalanlar yazarlarına göre ayrılmış durumda. Sadece Altın Kitaplar tam olmasalar da hala seri halde en üst rafta duruyor.
********************
Ben yine anlatmaya Hz. İsa dan başladığımdan uzun bir yazı olacağı kesin :)
İyisi mi bu gece bu kadar olsun. Kalan soruları bir sonraki yazımda cevaplarım.
Hem çok uykum geldi benim. Yıllardır düşünmediğim şeylerle nasıl uyuyacaksam artık.
Çocukluğun dileği ile; herkese Allah rahatlık versin :)
Yüksüklere bayıldım... geriye kalan 5 soruyu da bekliyorum
YanıtlaSilYüksükleri ben de çok seviyorum. Bana dünyanın bir çok ülkesinde harika arkadaşlar kazandırdı bu koleksiyon ayrıca:)
Silçok güzel bir yazı olmuş.koleksiyonunuza hele bayıldım.ilk kitapla tanışma hikayeniz portakal kasası bana zeze yi anımsattı.bu kadar erken yaşta tanıştığınız için şanlısınız
YanıtlaSilAh güzel Zeze. Göğsünün orta yerinde bir kuş yaşadığına inanan Zeze'm.
SilÇok teşekkürler Tülin hanım katılımınız için, keyifle okudum, devamını beklemedeyim, sevgiler...
YanıtlaSilBen de iyi ki düzenlediniz diyorum Nurşen hanım. İyi ki yolum leylaklı bloğa düştü dün gece :)
SilTina'lara bayılırdım. Nedense ben hiç almadım, amcamın kızları alırdı, Ankara'ya gittikçe onlarda okurdum. :)
YanıtlaSilYüksük kolleksiyonunuz çok zarif, bayıldım.
Tina benim çok sevdiğim bir karakterdi hala da öyle galiba :)
SilÇok teşekkür ederim.
Cok keyifle okudum..Yuksukler harika:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
SilNe güzel anlatmışsın Tülin.
YanıtlaSilO Ayşegüllerin büyüsü başka hiç bir kitapta olmadı. Ne güzellerdi. Can bana alıp göndermişti bir keresinde. Durur hâlâ. Kemalettin Tuğcu bizim kuşağı ne ağlatmıştır. Şimdi çocuklar okumaz onu :)
Portakal sandığın tam bir hazine sandığıymış. Bu özel yapım kütüphanen de öyle.
Ben de yıllar sonra bir gazetenin hediye olarak verdiği Ayşegüllerden almıştım, duruyorlar. Onun çizgilerinde ruhuma iyi gelen bir şeyler var.
SilAaa... Sen küçüksün ya, Kemalettin Tuğcu ya yetiştin mi?
Evet, ben çok zenginim :) Hem de çocukluğumdan beri :))
Mimin hakkını vermişsiniz Tülin Hanım. Kitaplarımız en kıymetli dostlarımız. Bugünkü ziyaretiniz ve yorumunuz için çok teşekkür ederim. Belki siz de daha geniş bir parantez açmak istersiniz bu konu başlığına. Sevgi ve selamlarımla :))
YanıtlaSilNe güzel şey bunları bir kitap dostundan duymak :) Çok teşekkür ederim. Konu kitaplar olunca söylenecek ne çok şey var. İyi ki bu mim'i görmüşüm.
SilSevgiler
Ay ne güzel yine blog yazısı okumak , ne iyi geldi ... Bu ara 5 dakika oturamıyorum oturur oturmaz bloggere girdim seni gördüm mutlu oldum .
YanıtlaSilBen de seni burada görmekten son derece mutluyum Nilgün'cüğüm. İnsta da her gününden haberdarım aslında ;) Yine evime çaya kahveye gelmişsin gibi hissettim şimdi. Arada kaç böyle.
Sil