Çok uzun zaman önceydi.
Şimdi dönüp bakınca "çok uzun"dan daha da uzun bir zaman gibi geliyor bana.
Sevdiklerimizle korkusuz ve kuşkusuz bir yerlere gidip oturduğumuz,
içimize sine sine bir şeyler yiyip içtiğimiz zamanlar.
Bu kırmızı opalin avize altında geçen, mis kokulu akşam yine de dün gibi.
Bu şekerleme kutusu gibi evler bir Eskişehir de, bir de Çanakkale de mutlu tebessümler yerleştiriyor yüzüme. Hiç böyle bir evde oturmuş olmasanız da sizi eski zamanlara, çocukluğunuza, anne babanızın gençliğine, komşularla kocaman bir aile gibi yaşadığınız zamanlara ışınlıyor.
Atlı Han
Her gittiğimde lüle taşı dikiş yüksükleri aldığım, bir dolu anı barındıran yer.
Şimdi içimde garip bir istek var.
Hiç bilmediğim bir şehre gitsem. Havada bahar esintisi, sokaklar tenha olsa.
Ben tüm günlük telaşlardan azat olmuş, öyle sakin sakin dolaşsam.
Kafamı kaldırıp baktığımda masmavi gökyüzünde pamuk kümesi bulutlar,
yol boyu ağaçlar, çiçekler, böyle sırdaş evler görsem.
Melih Cevdet Anday'da böyle hissettiği bir günde yazmış olmalı şiirini.
Bir Misafirliğe Gitsem
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup
Uyusam...
Kalktığımda yatağım hala lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam....
**********
Diye.