1 Nisan 2013 Pazartesi

Zeliha Berksoy - Sanatın Şimal Yıldızı

" Şimal Yıldızı, gökyüzünün en parlak yıldızıdır. 
Ekseni hemen hemen dünyanın ekseni ile aynı olduğundan diğer gökcisimlerinin aksine yer değiştirmez
 ve hep aynı kuzeyi gösterir " Diye yazar ansiklopediler.

Geçen cuma akşamı tek kişilik oyunu ile izlediğim Zeliha Berksoy 
bana bu yıldızın insan bedenine bürünmüş hali gibi geldi.
En parlak, en gözkamaştırıcı.
Hep sanatı, sanatın güzelliğini gösteren bir canlı pusula.



Benim amatörce görüntülememde bile asaleti, zerafeti, sıcaklığı hisediliyor değil mi?
Tebaasını sımsıcak sevgisi ile selamlayan iyi kalpli bir kraliçe gibi.




Şimal Yıldızı sadece kuzey yarıküreden görünürmüş ya,
Ben de bu yıldızı göremeyenler için üzülürüm doğrusu.

( Oyun, Nazım Hikmet'in 1929 yılında yayımlanan  Jokont ile Si-Ya-U adlı eseri.
Yer Çankaya ÇağdaşSanatlar Merkezi )

******

Gece gece Ankara nasılmış ? Diyenler için de bir kaç Kuğulu Park fotoğrafı.




Sonra;



Bir bardak çay eşliğinde beklemek, dinlenmek ve okumak için yine aynı mekan.
İyi seyirler.



Hayatınızdan sanatın güzelliklerini eksik etmeyin efendim.



12 yorum:

  1. kesinlikle son cümle özetliyor yaşamımızdaki en büyük eksikliği toplum olarak.sanattan uzaklaştıkça,yozlaşmış bazı işleri sanat havasında yuttukça hayatımızdan sorunlar kavgalar eksik olmayacak ve güzellikler yok olacak.babam hayranıdır Zeliha hanımın bende çok beğenirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bir oyun izlerken, bir tabloya bakarken, müzik dinlerken, " benim için burada" diye düşünürüm Alanay.
      İnsanların pek çoğu kendilerini başka anlamlarda düşünüp, önemli hisseder hale geldi ne yazık ki.
      Babanla hemfikirim :)

      Sil
  2. Kadınları evlerinin dört duvarı içine hapsedip; hep onun içinde ama toplumsal hayatın dışında görmeyi özleyenlere peyk atmış bu yayın...

    Ben de keyifle bakıyorum her detaya!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle mi diyorsun arkadaşım ? Öyledir o halde ; ))

      Sil
  3. Ne güzel anlatmışsın ne güzel yazmışsın, çok güzelmiş onu görmek lazımdı orada ama sayende yine de görüyoruz:)
    Kuğulu park fotolarını da sevdim.
    Kafe de daha önce de aklımda kalan yer;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Semiha Berksoy'u opera sahnesinde izleyemedim diye hep hayıflanmışımdır.
      Oldum bittim severim renkli kişilikleri zaten. Bir de dev sanatçılığı eklenince bizler için lutuf gibi geliyor.
      Aynı zaman diliminde yaşayıp seyredemediklerim kayıp o yüzden Nathalie'm.
      Kafe fotoğraflarını senin için çekmiştim zaten :) Hatırlamışsın Frida lı sandalyeleri :)

      Sil
  4. Sanata vakit ayırtmana her zaman özeniyorum Tülin abla.Bu oyun sadece Nazım ustanın eseri olduğu için seyredilirdi ki, iyi bir sanatçıdan izlemek ayrı bir keyiftir bence..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de hayatımda, özellikle İstanbul- Ankara arasındaki o kocaman zaman diliminde profesyonel anlamda sanata ulaşmak zordu Nazan.
      Lakin evde birden çok müzisyen yaşarken bunun eksikliğini çok da duymadık.Zaten her fırsatta İstanbul daydık. Ben yılın neredeyse 1/3 ini aneannemde geçiriyor. Konsere, müzeye, gezmeye doyuyordum.

      Büyük abim uzun zaman Genç Dostlar diye bir tiyatro topluluğunda oyunculuk yaptı, küçük abi orkestrada gitarist, baba bir TSM ve şiir tutkunu ve annemin de babamında çok güzel sesleri vardı. Böyle geçti çok yıllar.

      Şimdi bu şehrin sunduğu imkanların artık büyümüş çocuklarımla tadını çıkarıyorum çok şükür.
      En güzeli de, çocuklarımın benim kadar, hatta daha çok zevk alması sanatın bir çok dalından.

      Güzel, aynı zamanda beni gülümseten bir şey anlatayım mı?

      Geçenlerde bir TM konserine Alp okuldan iki arkadaşı ile geldi. Biri uzak illerden birinden üniversite için Ankara ya gelmiş bir genç ve ilk defa konser salonunda müzik dinliyor.
      Alp sıkılır falan sanmıştı. Biz konserin sonunu bekleyemedik, çok geç olmuştu, kalktık.
      O genç bizden sonra da biraz kalmak istediğini söyledi, vedalaştık. Bana çok teşekkür etti.
      Şimdi o genç çocuk Üniversitenin TSM korosuna katılmış. Alp le birlikte şarkı söylüyormuş :))

      Sil
  5. İkimiz için de tiyatro haftasıymış Tülinciğim. Lisede, sonrasında yirmili yaşlarda ve otuzlu yaşların başında, hafta iki kere tiyatroya giderdik sezonunda, İstanbul'da görmedik oyun bırakmazdık. Sonra iş-güç nedeniyle çok bilet yakar olduk ve ritmimiz azaldı. Burada, o kadar sık olmasa da gittikçe kaybettiğimiz bir dostu yeniden bulmuş gibi olduk.
    İnsan her seferinde yüzünde bir gülümsemeyle ayrılıyor tiyatrodan değil mi? İki saatliğine başka bir dünyaya gidip geliyor.
    Oh, ne güzel akşam olmuş, içine sinsin!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tiyatro sihirli bir dünyaya yolculuk gibi Aybige. Sanırım bu yüzden sinemadan daha çok sevmişimdir hep.
      Her film oynayanın rol yaptığı gerçeğini unutturmaz bana. Ama tiyatro öyle değil nedense.
      Ben oraya inanmaya hazır gidiyorum.
      Aklımdaki her şeyi de oyunu izlerken unutuyorum. Halbuki adı üzerinde "oyun" değil mi? Tiyatro Oyunu...

      Şimdi senin evin bir adım ötesindeki cep tiyatrolarına niçin o kadar özendiğimi anlatabildim sanırım. Keyfini sür tatlım.

      Sil
  6. Canım ablam sana takılamadan İstanbul'a gelmiş olmak çok üzücü. Hayranım sana, senin gibi olabilsem ben de keşke.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :( Olsun canım. İstanbul birazcık ben demek zaten.Gönüller bir olsun, ne yapalım...
      Güzel kalbin benden çok daha iyi yerlerde biliyorum.
      Ben de inşallah yakında genişleyecek ailemde senin kadar tatlı birini bulabilirim. Özetle, Allah senin gibi bir gelin versin. Hatta iki :))
      Çok sevgiler.

      Sil