Cenap Şahabettin'in bence en güzel şiiri; Elhan-ı Şita.
Ben de kış günleri yaptıklarımı buraya not düşeyim istediğimde aklıma geldi yeniden.
Orta okulda ezberlemiştim, her kar yağdığında dilimden dökülür hatırımda kalan mısraları.
Kar falan yağdığı da yok bugün. Islak, gri bir kış günü işte.
Ben öylesine, başlık olsun diye yazdım sadece. Şiiri de paylaşırdım ama başka zamana kalsın.
Bir sürü fotoğraf yükledim zaten, sıkılırsınız.
Herkesin kışı, yazı kendine ya, işte benim kışımın elinden dökülenler;
Renk renk kalpler.
Öylesine örüyorum bunları.Güneşsiz günlere inat olsun diye.
Bir şeye dönüşecekler ama neye?
Ben biliyorum ya, belki sizden daha parlak bir fikir çıkar diye böyle yazdım ; )
Bunu soğuk Ankara nın minik hatırına örüyorum.
Bir de bana bu %100 yün ipi gönderen Karen'e ayıp olmasın diye.
Fon yaptığım bölümlere kar taneleri, geyik, kızak falan işlemek için sabırsızlanıyorum.
Yoksa hayatta bitmez :)
Şişlerim tekir bekir ya bu demek ki diğerleri diğer parçanın üzerinde. Ne hamaratlık ya, ben bile şaştım.
80 lerin ünlü elmalısı , bunca sene sonra benim evde iade-i itibar durumu yaşıyor.
Arz-talep meselesi. İstiyorlar, ben de pişiriyorum, onlar mutlu oluyor, ben seviniyorum.
Evimin mis gibi tarçın kokması da cabası.
" Osmanlıca Kolay Okuma Metinleri" Artık benim için gerçekten kolay :))
Bu sıkıcı kış dan kazancım, artık Osmanlıcayı iyice okuyup yazabiliyor olmam.
Daha hızlı olmam için de daha çok okumam gerekiyor, Osmanlıca kitaplar almam lazım.
İlim irfan yolunda hızla ilerliyorum :))
2014 kitaplarla geldi bana. 3 haftada 3 kitap, daha ne olsun.
Ahmed Arif başucu kitabım olduğundan, onu saymıyorum.
Üçü de iyiydi diyebilirim ama "harikaydı" diyebileceğim bir kitap yok aralarında.
Cezmi Ersöz, her zamanki gibi. Hıfzı Topuz, yanlı anlatımı ile okuyucunun zekasına biraz ayıp etmiş ama tarihimizde bilmemiz gerekenler olduğunu hatırlatması açısından güzel. Diğeri güzel başlayan, sonra sıradanlaşan bir kitaptı.
Her randevuya zamanında gitmek gibi bir takıntım vardır benim. Bu yüzden çoğu yere erken varırım.
Sonra soğukta dolaşmayı hiç haz etmediğimden olsa gerek bir yere atıveririm kendimi.
Marka mekanları sevmesem de buranın salataları güzel.
Meşrutiyette de olunca, yorgunluk atıp, cam kenarından gelen geçene bakmaya da iyi.
Ay bi de bunlar çıktı başıma!
Dilek bana yeşil sütlüğü hediye edince bari yanlız kalmasın deyip, maviyi eskicilerden, beyazı Ayrancı Antika Pazarından almıştım. İçinde tığlar, kalemler idare edip gidiyorken el oğlunun yaptığı koleksiyonu gördüm. Siz de görün!
Görün de, takımı bozuldu falan deyip de atmayın. Bakın benim gibi aklı evveller topluyor işte :)
Bana "ne koleksiyonu yapsam ki?" diye soranlar için de çok güzel şeyler buldum.
Yok, öyle uçuk kaçık değil. Aksine son derece zarif, hoş şeyler.
Paylaşmak bir daha ki buluşmaya olsun,
sizin Kış'ınızın nağmeleri, tam da gönlünüze göre olsun.