Temppeliaukio Kirkko Kilisesi luteryen aleminin bir mabedi imiş.
"Mimar kardeşler Timo ve Tuomo Suomalainen tarafından tasarlanan ‘Temppeliaukio Kirkko' veya Kaya Kilisesi 1996 yılında tamamlanmış. Kilise, aynı zamanda Helsinki'nin en popüler turistik atraksiyonlarından biri olarak her daim ziyaretçilerle dolu.
Yerin altında konumlanan Kaya Kilisesi, son derece olağan bir konut bölgesinde, masif ve devasa büyüklükte bir granit kayanın içinde oyulmuş olarak duruyor. Yukarıdan kuş bakışıyla gözlemlediğinizde zemine çakılmış, uçan bir cisme benzediği pekala söylenebilir."
(BİLGİLENDİRME İNT. DEN)
Kilisenin girişi içi ile tezat teşkil ediyor.
Ziyaretin ücretsiz olduğu kiliseye girer girmez her dilden broşurler ve bir hatıra eşya dükkanı ile karşılanıyorsunuz.
Helsinki de kiliseler sahip oldukları mükemmel akustik sebebi ile konser salonu olarak da hizmet veriyormuş. Aynı gün bir başka kilisede biz de harika bir konser dinledik tesadüfen.
Bir yerlerden bendeniz görünmeyeceksem resimleri alası internet aleminde sebil değil mi ama :)
Doğal ışıkla aydınlanan kilise de beni duvarlar kadar etkileyen orijinal tavan oldu.
Dışarıdan bakınca bu dev kayanın altında bir mimarlık harikası olduğunu kim söyleyebilir?
Caddeler geçip, binalar, parklar aşıp Botanik Parka doğru yol alıyoruz.
Ağaç ağırlıklı bu bahçede yerlerde yumak yumak uçuşan kavak polenleri yüzünden çok fazla kalamıyoruz. Bahçeler içindeki cam yapılar tadilatta imiş zaten.
Bizden başka dolaşan ise pek yoktu.
Çıkmadan bu sevimli sincabı gördük kayanın üzerinde yemeğini yerken.
Ben ilk defa doğal ortamında bir sincabı bu kadar yakından gördüm biliyor musunuz.
Bisikletlerin bile vitessiz olduğu bu dümdüz şehirde, ben yine bir yokuş buldum tırmanmak için.
Yok, heveslisi değilim ama bittiği noktada çok görkemli bir yapı var.
Kallion Kilisesi 1912 yılında gri granitten inşa edilmiş.
Etrafında dolanıp girişini ararken müthiş bir sopranonun şarkısını takip ettik.
İçeride Helsinki Rotay kulübünün düzenlediği bir konser varmış.
Kapıdaki bayan görevliler buyur edince hiç ikiletmedim doğrusu.
Zaman darlığı yüzünden yazık ki sonuna kadar dinleyemedik ama atmosferin büyüsü, müziğin güzelliği tüm yorgunluğumu aldı götürdü.
Yollar yine denize çıkıyor.
Kongre Binası
Parklarda yol kenarında güneşlenen aileler tatilin ve güneşin tadını çıkarıyorlar.
Bunlar bizim ülkemizde olsa eve girmezler bence.
Hem kıyıda, hem teknede hizmet veren bu restoran çok kalabalıktı.
Yine uçsuz bucaksız bir park.
Denizin parkın içine sokulduğu bu noktada köpekler için de bir plaj var.
Hal böyle olunca heykellerde Agatha'nın Köpeği formunda.
O plaja bu " dilek köprüsünden" geçiyorsunuz.
Ivan Jr de hazır olunca, geç bile kalmışlar . demişim.
Çocuklardan biri "annee" deyince fark ettim sesli düşündüğümü ;)
Çocuklardan biri "annee" deyince fark ettim sesli düşündüğümü ;)
Yeniler,
yeni kalanlar... tekneler çeşit çeşit kırlent gibi dizilmişler.
Helsinki yi bir çok yazıda, sürprizlerle dolu bir şehir diye tanımlamışlar.
Bunun yanında rahat modernliği ile çok da etkileyici.
Bu tarihi yeşil tramvayın yolu bekledim desem yeridir.
Yok, binmek için değil, fotoğrafını çekmek için ve yakaladım!
Şehir meydanındaki Çift Kartal Anıtı.
Ben biraz kafasını uçurmuşum ama bu Çift Kartal, Rusya'nın amblemi imiş.
Tarihlerinde Rusya'nın işgaline uğramış tüm Baltık Ülkelerinde izler hala duruyor.
Bunu sadece yapılarda, heykellerde değil, halkın orta yaş kesiminin davranışlarında bile hissedebiliyorsunuz.
Limana dönüş yolundayız.
Bir günlük Helsinki gezimiz bitti.
Gece 21:00 de kalkan gemimiz yine beyaz gecelerde yol aldı.
Soğuk esen kuvvetli rüzgar yüzünden dışarıda durmak mümkün olmadı.
Dönüş yolunda pencere arkası çekimleri yaptım ben de.
Sırada Letonya'nın başkenti ve bence Baltık Ülkelerinin yıldızı Riga var.
İki gün kaldığımız, kalmalara doyamadığımız bu muhteşem şehri bakalım size ne zaman anlatabileceğim.
Yarından sonra Küçük Ev deyiz kısmetse. Deniz, güneş, temizlik, yemek, deniz, alışveriş, misafir, güneş, komşuluk,sabah kahveleri sonra yine deniz... tarzında bir hayat beni bekliyor.
Size ancak akşamları sahilde müdavimi olduğumuz Mola Kafe den yazabileceğim.
O zamana mutlulukla ermek üzere izninile kısa bir mola.
Sağlıkla, sevgiyle kalın efendim.